Adım Adım İstanbul 2 'Sultanahmet - Sarayburnu'


Adım Adım İstanbul yazımızın ikincisinde yine birlikteyiz. Hatırlayacağınız gibi ilk yazımızda Beyazıt - Eminönü - Galata hattını gezmiştik. O yazıya şuradan ulaşabilirsiniz.

Bugün ise her noktasında ayrı bir tarih yatan İstanbul'un turizm merkezi Sultanahmet bölgesini gezeceğiz. Herkes hazır ise başlayalım..


Gezimize ilk olarak Çemberlitaş ile başlayalım.. Çemberlitaş bölgesi araç trafiğine kapalı olduğu için sadece tramway ile ulaşmanız mümkün. Bu yüzden buraya en kolay tramway ile Çemberlitaş tramway durağında inerek ulaşabilirsiniz ya da Beyazıt'tan 5 dakika yürüyerek de ulaşmanız mümkün.

Çemberlitaş Sütunu

Çemberlitaş semtine ismini veren sütundur Çemberlitaş Sütunu. MS. 330 yılında İmparator I.Konstantin onuruna dikilmiştir. Sütun her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış olan toplam 8 adet mermerin ve kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturulmuştur. 

Çemberlitaş'ı fotoğrafladıktan sonra gezimize Sultanahmet bölgesi ile devam ediyoruz. Çemberlitaş'tan yaklaşık olarak 5 dakika yürüdüğünüzde Sultanahmet'e ulaşıyoruz. Sultanahmet'de ilk durağımız Milyon Taşı.

Milyon Taşı

İstanbul'da hakkettiği ilgiyi göremeyen büyük bir tarihe tanıklık eden Miyon Taşı, Ayasofya Müzesi karşısında tramway durağı yanında bulunmaktadır. 

Milyon Taşı, Bizans İmparatorluğu'nda Antik Roma Yollarının başlangıç noktası olarak kabul ediliyordu. Dünya şehirlerinin merkeze olan uzaklığı bu taş sayesinde hesaplanıyordu. Bu taşın bir benzeri ise Roma şehrindeki Altın Mil Taşı (Golden Milstone) olarak kabul edilmektedir. 

Yani İstanbul'un merkezinde bulunan Milyon Taşı, günümüzde sıfır noktası olarak kabul edilen Greenwich Gözlem Evi  kadar değerli ve önemli bir taştı. Şimdi ise tramway yolu yanında kimsenin tarihini ve önemini bilmediği bir taş şeklinde kaderine terk edilmiş durumda. 

Milyon, 4.yüzyılda ilk yapıldığında dört yönündeki kapısı ve 4 sütunun ortasında bulunmaktaydı ama günümüzde sadece taşın kendisi ulaşabilmiştir. 

Tabiki Sultanahmet ve Ayasofya'nın ihtişamının yanında gölgede kalmış olma ihtimalini de düşünmek lazım ama yine de herkesin ilgi göstermesi, korunması ve sahip çıkılması gereken bir yapıdır Milyon Taşı. 

Milyon Taşının ardından sıradaki durağımız Yerebatan Sarayı.

Yerebatan Sarayı ( Yerebatan Sarnıcı )

Yerebatan Sarnici

Yerebatan Sarayı (Sarnıcı), İstanbul'un en büyük kapalı sarnıcıdır. Bizans İmparatorluğu'nun en büyük su deposu olarak yüzyıllarca kullanılmış tüm şehrin su ihtiyacı karşılanmıştır. Ayasofya'nın karşısındaki küçük bir binadan girip merdivenlerden aşağıya doğru inerek ulaşılır. Işıklı sütunları ve sütunların dibindeki suları İstanbul'un en mistik ve en etkileyici yerlerinden biridir. Hatta birçok kişi için korkutucu bile denilebilir :)

532 yılında İmparator Justinianus tarafından inşa ettirilmiş ve 9,800 m2 alana yayılmaktadır. Sarnıç içerisinde 100.000 ton su depolanabilir. Sarnıç içerisinde birbirinden 4,5 metre arayla dizilmiş 336 adet sütun bulunmaktadır ve sarnıç yapımında 7.000 köle çalıştırılmıştır. Sarnıç, şehri besleyen ve su kaynaklarının korunması 

Sarnıcın en önemli kısımlarından biri, buranın yapımı sırasında ölen köleler anısına dikilen Ağlayan Sütun'dur. Ağlayan Sütun'dan sürekli olarak su damlaları süzülmektedir ve zaman içerisinde bu sütun bir dilek sütunu haline dönüşmüştür. 

Sarnıcın diğer önemli kısmı ise en dip sol tarafta bulunan ters ve yan dönmüş Medusa heykelleridir.




Yunan Mitolojisinde Medusa

Medusa, Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi bir canavardır. Medusa, yeraltı dünyasının 3 dişi kız kardeş canavarlarından biridir. Bu kız kardeşlerden sadece Medusa ölümlüdür. Athena, Medusa'yı kıskandığı için onun saçlarını korkunç yılanlar biçimine sokar ve medusa'ya bakanlar taş kesilir. 

Medusa'nın buraya kafasının yan ve ters olarak konulmasının sebebi ise insanların Medusa'nın gözlerine dik olarak bakmaması içindir.

Ben burada kendimi riske atıp ters duran heykele ters olarak baktım ama yine birşey olmadı gideceklerin korkmalarına gerek yok.. :)

*Yerebatan Sarnıcı haftanın her günü 09:00-17:30 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
*Yerebatan Sarnıcı Giriş Ücretleri : Yabancılara 20 TL, Türklere 10 TL, Öğrencilere ise 5 TL'dir.
* Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir müze olmadığı için Müzekart geçerli değildir.

Yerebatan Sarnıcı ardından sıradaki durağımız Ayasofya Müzesi.

Ayasofya Müzesi



Ayasofya, İstanbul'un en önemli simgelerden biri olup, şehirn medeniyetler boyunca ayakta kalan görkemli ve en eski eseridir.

Bizans İmparatoru I.Justinianus tarafından MS. 532-537 yılları arasında yaptırılmıştır. Yaklaşık 1500 yıldır tüm ihtişamıyla ayakta kalan bu yapı 916 yıl kilise olarak hizmet vermiştir.  1453 yılında Osmanlıların İstanbl'u fethinden sonra Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmet tarafından camiiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri de müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimari bakımdan bazilika planı ile merkezi planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

Ayasofya ismini "Aya" ve "Sofia" sözcüklerinin birleşiminden alır. Eski Yunanca da "Aya" Kutsal, "Sofia" ise Bilgelik anlamına gelir. Dolayısıyla Ayasofya'nın adı "Kutsal Bilgelik" ya da "İlahi Bilgelik" olarak nitelendirilmiştir.

Ayasofya ile ilgili bilinmesi gereken genel bilgiler bunlardır. Takdir edersiniz ki Ayasofya gibi bir yapının tarihini çok detaylı anlatırsak asıl konumuzdan biraz sapmış oluruz. Detaylı bilgi almak isterseniz burayı Wikipedia'dan araştırabilirsiniz.

Ben size bir turist olarak Ayasofya'yı en doğru biçimde nasıl gezebileceğinizi anlatacağım.

Giriş Koridoru

Ayasofya'nın giriş kısmında enlemesine bir koridor bulunur. Bu koridorun sağ kısmında bir adet lahit ve hediyelik eşya kısmı, sol kısmında ise Yılan Motifli Havuz sergilenmektedir. Ayrıca koridorun sol kısmında Ayasofya tarihi ve yapısıyla ilgili turistlere birçok dilde barkovizyon gösterileri izletilmekte, duvarlarda ise Ayasofya'nın çeşitli dönemlerdeki tarihi süreci anlatılmaktadır.




Alt Kat
           
Koridordaki büyük kapıdan içeri girdiğimizde Ayasofya'nın ihtişamı karşısında şaşkınlık yaşayacaksınız. İç mekanın ortasına doğru yürüdüğünüzde İmparator'un taç giyme töreninin yapıldığı kısıma yani 'Omphalion'a geleceksiniz.



Biraz daha ileride Müezzin Mahfili, Mihber ve Mihrab'ı görebilirsiniz.

 

         
Sağ tarafta okuma alanı ve I.Mahmud Kütüphanesi bulunmaktadır.


Arkanızı dönüp tekrar girişe doğru sağ tarafa yöneldiğinizde Ayasofya'nın en çok ilgi çeken kısımlarından biri olan Terleyen Direk'i (Terleyen Sütun) göreceksiniz. Burası bir kısmı bronz levhalarla kaplı ve ortasında bir delik olan bir sütundur. Baş parmağınızı bu sütuna sokup saat yönünde çevirdiğinizde tuttuğunuz dileğin kabul olacağına inanılır. Yoğun günlerde bu sütunun önünde yoğun bir kuyruk oluşur.. 

Ülkemin dört bir yanında dilek ağacı, dilek kayası, dilek taşı, dilek ıdısı ve dıdısında yüzlerce dilek diledim. Burada da geleneği bozmayıp dileğimi dileyeyim dedim. Bakalım neler olacak.. :)


Alt kısmı gezdikten sonra sıra Üst kata geliyor..
             
Üst Kat

Girişin hemen sol kısmındaki küçük koridordan Ayasofya'nın üst kısmına çıkabilirsiniz. Sarmal şekilde ilerleyen koridorda basamaksız bir yoldan yukarı doğru kolayca çıkabiliyorsunuz. Üst kata çıktığınızda sağ tarafa doğru gezmenizi öneririm. Biraz ilerlediğinizde İmparatoriçe locasını görürsünüz.

Taç giyme töreni ve diğer organizasyonları imparatoriçeler buradan izlerlermiş. Buradan kubbeyi çok daha yakından görebiliyorsunuz. Kubbede 4 adet melek figürü var. Ayrıca kubbenin en ortasında Kuran-ı Kerim'in Nur Suresi'nin 35.ayeti yazılıdır.




Ayasofya'nın en fazla dikkat çeken detaylarından biri de tavan kısımlarına asılmış büyük levhalardır. 8 adet büyük yeşil levhaların üzerleri altın yaldız ile Allah (c.c.), Hz.Muhammed (s.a.v.), 4 halife Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz.Ali ile Hz.Muhammed'in torunları Hz.Hasan ve Hz. Hüseyin'in isimleri yazmaktadır. 

Bu hat levhaları islam dünyasının en büyük hat levhalarıdır. Bu levhalar 1935 yılında Ayasofya Cami'den müzeye çevrildiğinde dışarı çıkarılmak istenmiş fakat kapılardan sığmadıkları için çıkarılamayarak tekrar yerlerine asılmıştır.


İmparatoriçe locasından ilerleyip sola doğru kıvrıldığımızda karşımıza Mermer Kapı çıkıyor. Bu mermer kapının arkası İmparator'un özel mekanı olarak biliniyor. Ayrıca mermer kapı arkasında Synod Meclisi (Ruhani Meclis) üyelerinin toplantı yaptığı alan mevcuttur.


Kapıdan içeri girdiğimizde hemen sağ tarafta 13.Yüzyıldan kalan ünlü bir mozaik mevcut. Mozaikte ortada Hz. İsa, sağda Vaftizci Yahya, solda Hz. Meryem. Hz.Meryem ve Vaftizci Yahya'nın Hz.İsa'dan İnsanlık için şefaat dilemeleri anlatılmıştır. 



Kuzey kısmına doğru ilerlediğinizde biz mezar taşı görüyoruz. Bu 4.Haçlı Seferi (1204) sırasında buraya gelen ve burada ölen Venedik Doju Henricus Dandolo'ya ait bir mezardır.


Burada sağ taraftaki pencereden dışarı baktığınızda muhteşem bir mimari hesaplamaya şahit oluyoruz. Ayasofya'nın 2 kubbesinin tam ortasından Sultanahmet Cami'ni izlemek ve fotoğraflamak çok keyifli oluyor..


Üst kattaki gezimize devam ettiğimizde son durağımız 11. ve 12.yüzyıla ait diğer mozaikler oluyor. 




Mozaiklerin olduğu kısımda zaten koridor sona eriyor. Oradan geldiğimiz güzergahta geriye doğru çıkıp çıkış güzergahında diğer koridordan alt kısıma inebilirsiniz.

Ayasoyfa için gezi programınızda yaklaşık olarak 1 ayırmanız yeterli olacaktır.

* Ayasofya haftanın her günü ziyarete açıktır. Kış sezonunda 09:00-17:00, Yaz sezonunda 09:00-19:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
* Giriş ücreti 30 TL olup, Müzekart geçerlidir. 

Ayasofya gezimizin ardından sonraki durağımız Hürrem Sultan Hamamı.


Hürrem Sultan Hamamı (Haseki Hamamı)



Hürrem Sultan Hamamı, Ayasofya ile Sultanahmet Camii arasında yer almaktadır. 1556-1557 yılları arası Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İstanbul'un en ünlü tarihi hamamlarından biridir. 1910 yılına kadar kullanılan hamam, sonrasında uzun yıllar kapalı kalmıştır. Cezaevi, kağıt deposu ve benzin deposu olarak farklı şekillerde kullanılan hamam 2008 yılından itibaren halı satış mağazası olarak hizmet vermektedir. Hamam'ın yan tarafında ayrıca bir de Haseki Hürrem Sultan Çeşmesi bulunmaktadır.



Hürrem Sultan Hamamı ve Çeşmesinden Sultamahmet Camii'ne doğru yürüyoruz. Osmanlı tarihinin muazzam eseri karşımızda ışıl ışıl parıldıyor.


           
Sultanahmet Camii

   
          
Sultanahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında Osmanlı Padişahı Sultan I.Ahmed tarafından Mimar Sinan'ın öğrencisi mimar Sedefkar Mehmed Ağa'ya yaptırılmıştır. Cami 20.000'i aşkın mavi, beyaz ve yeşil renkteki İznik Çinileri ile bezendiği için özellikle yabancı turistler tarafından Blue Mosque (Mavi Cami) olarak bilinmektedir. Ayasofya'nın 1935 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle İstanbul'un ana camii konumuna gelmiştir.

Sultanahmet Camii külliyesi ile birlikte çok büyük bir komplekse sahiptir. Cami'nin yanı sıra medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkanlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa ve sıbyan mektebinden oluşmaktadır. Fakat bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır.

İstanbul'un tarihi yarımada kısmında bulunan bu ihtişamlı eser, Mimar Sinan dönemi sonrası klasik mimarinin en büyük eseri olarak kabul ediliyor. Sultanahmet Camii aynı zamanda Türkiye'deki 6 minareli tek selatin (sultanlar)  camii olma özelliği taşıyor. Bununla ilgili de şöyle bir hikayesi var;


Dönemin Padişahı I.Ahmed bu camii'nin yapımında minareleri altından yaptırmak istemiştir ancak kaplamada kullanacak altının değeri hazine bütçesini aşacağını bilen caminin mimarı Sedefkar Mehmed Ağa, bu emri güya yanlış anlayarak "altın" yerine "altı" minareleri bir cami yapmıştır. Bu altı minareli cami takdirin yanı sıra o dönem tepki de toplamıştır. Çünkü o dönem altı minaresi olan tek yapı Kabe'dir ve bu yapıyla kutsal mekana saygısızlık edildiğini düşünenler olmuştur.

Durum üzerine mimarı huzuruna çağıran I.Ahmed, mimara caminin kaç minaresinin olduğunu sorar. 6 cevabını alan padişah bir de Kabe'nin kaç minaresinin olduğunu sorunca mimar durumu fark eder ve derhal Kabe'ye doğru yola koyulur. İki yıl sonra padişahın huzuruna çıkan mimar, Kabe'nin artık 7 minaresi olduğunu söyler.





Sultanahmet Camii turistik bir ibadet alanı olduğu için Türk ve yabancı turistler için bazı kıyafet kuralları mevcut. Bayanlar başı açık ve etekle giremiyorlar. Cami girişinde kiralanan örtülerden temin ederek caminin avlu ve iç kısmına girebilirsiniz. Erkekler için de şort ile girmek yasak. 

Yılda ortalama 4-5 milyon kişinin ziyaret ettiği Sultanahmet Camii, aynı zamanda dünyanın en çok ziyaret edilen camileri arasında lider durumda. 

* Sultanahmet Camii'ne giriş ücretsizdir. Haftanın her günü kış aylarında saat 17:00, yaz aylarında saat 19:00'a kadar ziyaret edebilirsiniz.
* Cuma Namazı'ndan 2 saat öncesinde camii'ye ziyaret amaçlı turist alınmamaktadır. 

Sultanahmet Camii'nin huzurlu atmosferinden ayrılma vakti geliyor ve caminin Sultanahmet Meydanı'na açılan kapıdan çıkıyoruz..


Sultanahmet Meydanı 



Sultanahmet Meydanı, İstanbul'un en önemli meydanlarından biridir. Bizans döneminde burada 100.000 kişilik dev bir Hipodrom mevcuttu. Bu yüzden günümüzde "Hipodrom Meydanı" da denilir. Bu hipodromda devlet törenleri yapılır, imparator alkın karşısına çıkıp gövde gösterisi yapar ve bazı yarışmalar, turnuvalar düzenlenirdi. Bu yarışmaların bir çoğu at arabalarının birbiriyle yarışmasıydı. Bu yüzden buraya Osmanlı döneminde "At Meydanı" denmiştir.

Bizans dönemine geri dönelim. Bu meydana gelin ve gözlerinizi kapatın. Dev bir arena'nın tam ortasında olduğunuzu ve 100.000 kişinin sizi izlediğini hayal edin. İşte o hipodrom..


         
Bu büyük hipodrom haçlı saldırıları sonucunda tamamen yıkılmıştır ve günümüze sadece çok ufak izleri kalmıştır. Hipodrom'un güney cephesinin dış duvarları Sultanahmet bölgesinin biraz alt kısmında ve Sultanahmet Meydanı'nda 3 adet sütun günümüze ulaşmıştır. İşte o sütunlar;


                                                               

Dikilitaş 

Sultanahmet Meydanı'nın güney kısmında Antik Mısır dikilitaşıdır. MS. 390 yılında Roma İmparatoru I.Theodosius tarafından Mısır'dan getirtilerek şimdiki yerine dikilmiştir. Dikilitaş Asvan granit'ten yapılmıştı ve orjinal yüksekliği 30 metre idi. Ama nakliye sırasında ya da buraya dikkilişi sırasında alt kısmı zarar görmüştür. Bu yüzden bugünkü yüksekliği 18,45 metredir (Kaidesi ile birlikte 24,87 metre). Ağırlığı ise yaklaşık 200 ton'dur. 

Dikilitaş'ın dört cephesinde ve kaidesinde yazılar mevcuttur bu yazılar;


Kuzeybatı Cephesi : "18.Sülaleden Yukarı ve Aşağı Mısır'ın sahibi III.Tutmosis, Tanrı Amon'a kurbanını sunduktan sonra Horos'un yardımıyla bütün denizleri ve nehirleri hükmü altına alarak hükümdarlığının otuzuncu yılı bayramında bu sütunu daha nice zamanların getireceği bayramlar için yaptırdı ve dikti"

Kuzey Cephesi : "Gizli ve kutsal ismin her tecellisine mazhar olan tanrı Amon'a kurbanını büyük bir acz içinde sunulduktan sonra, ondan yardımlar dilenerek güneyin dostu, dinin nuru iki tacın (Aşağı ve Yukarı Mısır) sahibi, kudretli hükümdar ülkesinin sınırlarını Mezopatamya'ya kadar götürmeye azmetti."

Güneydoğu Cephesi : "Güneş'in doğduğu sırada sahip olduğu altın renkleri dünyaya yayan Horus'un verdiği kuvveti, serveti, kuvvetli sevgi, saygıyı taşıyan ve Aşağı ve Yukarı Mısır'ın tacına sahip olan ve bizzat Güneş tarafından seçilmiş olan firavun, bu eseri babası Ra için yaptırdı."

Güney Cephesi : "Tanrı Horus'un lütfuna mashar olan ve Güneş'in oğlu ünvanını taşıyan Aşağı ve Yukarı Mısır'ın hükümdarı olan firavun, kudret ve adaletle bütün ufuklara nur saçtı. Ordusunun önüne geçti. Akdeniz'de dolaştı, bütün dünyayı mağlup etti. Sınırlarını Naharin'e kadar yaydı. Mezopatamya'ya azimle gitti, büyük savaşlar yaptı."

Dikilitaş'ın kaidesinde yazılan yazılarsa Doğu Roma İmparatorluğu'nda adet olduğu üzere Grekçe ve Latince yazılmıştır. 

Grekçe yazı bir anlatıcı ağzından şöyle diyor ; "Devamlı bir suretle yerde duran bu taşı dikme cesaretini İmparator Theodosius gösterdi ve yardımına Proclus çağırıldı. Bu şekilde otuz iki günde yerine dikildi"

Latince metin ise taşın ağzından yazılmış : Önceleri direnmiştim; fakat yüce efendimizin emirlerine itaat ederek, yenilen tiranlar üzerinde zafer çelengini taşımam gerekti. Her şey Theodosius ve onun kesintisiz sülalesine boyun eğiyor. Bana da galip geldiler ve reis Proclus'un idaresi altında otuz iki günde yükselmeye mecbur oldum."




Yılanlı Sütun

Sultanahmet Meydanı'nda bulunan Yılanlı Sütun'da birbirine dolanan 3 piton yılanı tasvir edilmiştir. Bronzdan yapılmış bir Antik Yunan eseridir. Hipodrom'dan kalan az sayıda eserlerden biridir. 

MÖ.579'da Pers ordusu karşısında birleşen Yunan şehirlerinin kazandığı zafer anısına yapılmış ve Delfi'deki Apollo mabedine dikilmiş. Eser 324 yılında İmparator Konstantin tarafından İstanbul'a getirtilmiştir. Şehri böceklere ve sürüngenlere karşı korumak için büyülü güçlere sahip olduğuna inanılırdı. Yılanlı Sütun'un iki kafası kayıptır ve üçüncü kafası ise İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Günümüze sadece 29 boğumu ve 5 metrelik kısmı ulaşabilmiştir. Alt ve üst bölümü kırıktır. 


Örme Dikilitaş
           
Örme Dikilitaş, Sultanahmet Meydanı'nda bulunan üçüncü dikilitaş'tan biridir. 32 metre boyundadır ve kaba kesilmiş taşlardan VII.Konstantin tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi tam olarak bilinmemektedir. Söylentilere göre üzeri yaldızlı tunç plakalarla kaplı ve üzerinde bir de küre mevcuttu fakat Dördüncü haçlı seferi sırasında haçlılar tarafından çalınmıştır.

Sultanahmet Meydanı'nda son durağımız İbrahim Paşa Sarayı olacak..


İbrahim Paşa Sarayı (Türk ve İslam Eserleri Müzesi)

         
Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın damadı ve ikinci veziri olan Pargalı İbrahim Paşa'dan ismini almıştır. Daha önceleri At Meydanı Sarayı olarak bilinen yapı, İbrahim Paşa'nın Kanuni'nin kız kardeşi ile evlenmesinden sonra İbrahim Paşa ismiyle anılmaya başlamıştır. Günümüzde 1983 yılı itibariyle Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Müzenin içerisinde Türk ve İslam tarihine örnek halılar, el yazmaları, hat sanatları, ahşap, cam, taş ve madeni eserler bulunmaktadır. Yarım saat vakit ayırıp gezilmeye değer bir müze. Özellikle Muhteşem Yüzyıl izleyicileri bir gezip görsünler derim. :)

* Türk ve İslam Eserleri Müzesi haftanın her günü 09:00-17:00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.
* Müzekart geçerlidir.

Şimdi Topkapı Sarayı'na doğru gidiyoruz, sıradaki durağımız Padişah Türbeleri.


Padişah Türbeleri

Padişah Türbeleri geçmişte Ayasofya'ya bağlı vaftizhane olarak kullanılıyordu, şimdi ise Padişah Türbeleri olarak ziyarete açık durumda hizmet veriyor. Ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.

Türbelerde Padişahların yanı sıra, şehzadeler ve sultanlar da yatmaktadır.

II.Selim Türbesi

Türbede Sultan II.Selim, Nurbanu Sultan, Hacer Günerhan Sultan, İsmihan Sultan, Fatma Sultan ve II.Selim'in oğulları şehzade Osman, Cihangir, Mustafa, Abdullah yatmaktadır.


III.Murad Türbesi

Türbede Sultan III.Murad ve eşi Safiye Sultan, kızları ve saray mensubu kadınlar ile şehzadeler e ait 54 adet sanduka bulunmaktadır.


III.Mehmed Türbesi

Türbede Sultan III.Mehmed, Sultan I.Ahmed'in annesi Handan Sultan, Sultan I.Ahmed'in şehzadeleri ve kızları, Sultan III.Murad'ın kızı Ayşe Sultan ile diğer şehzadeler ile birlikte 26 sanduka bulunmaktadır.


I.Mustafa ve Sultan İbrahim Türbesi

Türbede Sultan I.Mustafa ve Sultan İbrahim, Sultan I.Ahmed'in kızları, Sultan IV.Murad'ın kızı Kaya Sultan, Sultan II.Ahmed'in şehzadeleri, kızları ve bazı hanedan mensupları gömülü olup, toplam 19 sanduka bulunmaktadır.


Şehzadeler Türbesi

Türbede Sultan II.Murad'ın 4 şehzadesi ve 1 kızı yatmakta ve toplamda 5 sanduka bulunmaktadır.
Kaynak : Ayasofya Sultan Türbeleri



Padişah türbeleri sonrasında sıradaki durağımız Topkapı Sarayı..

Topkapı Sarayı

         
Topkapı Sarayı, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'nun 400 yılında devletin idare mekezi olarak kullanılan Osmanlı Padişahlarının yaşadığı saraydır. Osmanlı İmparatorluğu'nun en görkemli dönemlerine şahitlik etmiştir. Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478 yılında yaptırılmış, Abdülmecit'in Dolmabahçe Sarayı'nı yaptırmasına kadar kullanılmıştır.  Topkapı Sarayı, saray halkının zamanla Dolmabahçe Sarayı ve Yıldız Sarayı'nda yaşamaya başlamasıyla boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edilmesine rağmen hiçbir zaman önemini yitirmemiştir. Topkapı Sarayı 9 Ekim 1924'te müze olarak hizmete açılmıştır.

Topkapı Sarayı, İstanbul'a herhangi bir sebeple gelenlerin kesinlikle gezip görmesi gereken yerlerin başında gelir. Bu nedenle gezimizin en önemli kısımlarından biri oluyor. Hep birlikte Topkapı Sarayı'nı gezmeye başlıyoruz..

Saray'ın önemli bölümlerini atlamamanız için sizlere bölüm bölüm gezi rehberi krokisi olarak anlatacağım. Anlatılan şekilde gezerseniz Topkapı Sarayı'nı eksiksiz şekilde gezebilirsiniz.

***

Saray'a doğru ilerlediğimizde bizi ilk olarak görkemli III.Ahmed Çeşmesi karşılar, onun hemen arkasından da  Bab-ı Hümayun (Saltanat) Kapısı...





Bab-ı Hümayun Kapısı, sarayı şehirden ayıran sarayın en dış kapısıdır. Sur-i sultani içerisindeki saray alanına Bab-ı Hümayun'dan girilmektedir.

Kapı üzerindeki kitabede şu yazar;

"Bu mübarek kale, Allah'ın rızası ve inayetiyle bina edilmiş. Karaların sultanı, denizlerin hakanı, iki alemde Allah'ın gölgesi, Doğu'da ve batı'da Allah'ın yardımı, su ve toprağın kahramanı, Konstantiniyye'nin fatihi ve cihan fetihlerinin babası olan Sultan Mehmed Han'ın Allah Teala onun hükümdarlığını ebedi kılsın ve makamını feleğin en parlak yıldızının üzerine çıkarsın. Ebu'l Feth Sultan Mehmed Han emriyle 883 (Hicri) yılının mübarek Ramazan ayında (Kasım 1478) imar ve inşa edildi".
           
I.AVLU (Alay Meydanı)


Bab-ı Hümayun kapısından girdiğinizde Sarayın I.Avlu (Alay Meydanı) kısmına gelirsiniz. Burası Saray-Kent-Devlet üçlü yönetim sisteminin ikinci derece öneme sahip olan yapıları yerleştirilmiştir. Burası halkın belirli günlerde girebildiği ve devletle olan ilişkilerini yürüttüğü bir merkez niteliğindedir. Devlet erkanını at ile girebildiği tek alandır. 

Bab-ı Hümayun'u Babüsselam kapılarına bağlayan 360 metrelik ağaçlıklı yol, sultanların sefer ve cuma selamlıklarına ihtişamla geçişlerine sahne olmuştur. Bu avlu aynı zamanda Elçi alayları, Beşik alayları ve Valide Sultanların saraya taşınmasındaki Valide Alaylarına sahne olmuştur. 

Günümüzde Saray'ın I.Avlu kısmına ücretsiz olarak olarak girebilirsiniz. Ağaçlar arasında 360 metre boyunca keyifli bir yürüyüş yaptıktan sonra Saray'ın asıl kapısı olan Babüsselam'a varırsınız. 

Not: Saray'ın 1. Avlusunda bulunan önemli yapılardan biri olan Aya İrini Klisesi ziyarete kapalıdır.



Saray'a Babüsselam kapısından ücretli olarak girilebiliyor. Müze girişi 30 TL ve Müzekart geçiyor. Kapı önündeki çimenlere yayılma ve banklara oturup simit yeme ise beleş.. :)

Bu arada bu kapı sadece padişahın atıyla içeri girebildiği bir kapı onu da söylemeden geçmeyelim..

II. AVLU (Saray-ı Humayun)


II.Avlu'ya girdiğinizde kocaman ve bakımlı bir bahçe ile karşılaşıyorsunuz. Bizi takip edip bu yazıyı okumayanlar tam burada "eee şimdi ne olacak nereden başlayacağız" gibi bir dumura uğrayabilirler.. neyse ki siz şanslısınız :)

Not : Topkapı Sarayı'nda kapalı mekanlarda fotoğraf çekimine izin verilmediğinden fotoğraflarımızı Topkapı Sarayı Resmi İnternet Sitesi'nden alarak yayımlıyorum. Fotoğrafları da sadece ilgi uyandırmak adına azar azar yayımlıyorum. Gidip görmek lazım :)

Burada ilk olarak sağ kısımdan başlıyoruz gezmeye. Sağ kısımda ilerlediğimizde ilk durağımız Saray Mutfakları (Matbah-ı Amire) bölümü. Saray mutfağında kullanılan büyük kazanlar, tencereler tabaklar ve tüm mutfak araç gereçleri bu kısımda sergileniyor.



Saray Mutfakları bölümünü gezip tekrar avluya döndüğünüzde kendinizi kaptırıp III.Avluya geçebilirsiniz. Bu bilinçsiz gezen bir çok kişinin yaptığı en büyük hatalardan biridir. Bu yüzden çok önemli bölümleri kaçırmamanız adına sol tarafa (tam karşıya) geçmeniz gerekir. 

Karşı bölüme geçtiğinizde ilk olarak Silah Seksiyonu bölümünü gezmenizi öneririm. Burada tahmin ettiğiniz gibi çeşitli dönemlerde ordunun ve padişahların kullandığı kılıçlar, zırhlar ve silahlar sergileniyor.


Silah seksiyonu bölümünden sola doğru ilerlediğinizde Saat Seksiyonu bölümünü ziyaret edebilirsiniz. Burada saray içerisinde kullanılan saatler, padişah saatleri ve çeşitli devletlerden gelen hediye saatler sergileniyor.



Saat seksiyonu bölümü sonrasında yine sol tarafa doğru ilerlediğinizde sarayın en önemli bölümlerinden birisi olan Divan-ı Humayun (Kubbealtı) bölümünü ziyaret edebilirsiniz. Burası padişahın tüm divan üyelerini kabul ettiği, devlet meselelerinin görüşüldüğü özel bir bölümdür.


Divan-ı Humayun'un üst kısmında da Adalet Kulesi mevcuttur. Bu kule sarayın en yüksek kısmıdır. Kuzey cephesinden İstanbul Boğazını, diğer cephelerinden de sarayın tüm kısımlarını ve özellikle Babüssaade Kapısını görmektedir. Bu kule ziyaretçilere kapalıdır. 
         


Yine soldan devam ettiğinizde Zülüflü Baltacılar Koğuşu ve Harem girişi bulunmaktadır. Zülüflü Baltacılar Koğuşu ve Harem bölümüne giriş ekstra olarak 15 TL ücret ödeyerek girebilirsiniz. Burası saray içerisinde özel bir bölümdür ve Müzekart geçerli değildir.

"Harem çok mu önemli?" "Girsek mi acaba?" diye soranlara tek cevabım şudur; "oraya kadar gitmişken bence görülmeli". Ama çok da büyük beklenti içine girmeyin zira harem BOŞ.. O dizilerde görüldüğü gibi cariyeler ortalıkta fink atmıyor öyle cıvıl cıvıl değil.. :)

Harem'den fotoğraf paylaşmıyoruz :)

Zülüflü Baltacılar Koğuşu ve Harem bölümlerini ziyaret edenler gezi güzergahını takip ederek 3.Avlu'dan (Enderun) çıkacaklardır. Harem'e giriş yapmadan geziye devam etmek isteyenler ise az önce önünden karşıya geçtiğimiz Babüsaade Kapısı'nı kullanacaklardır.



Burası simgesel özelliği açısından sarayın en önemli ve meşhur kapısıdır. Özellikle Muhteşem Yüzyıl dizisi müdavimlerine bu kapı çok tanıdık gelecektir :)

Divan meydanı ile Enderun ve Padişah dairelerinin yer aldığı III.Avlu'ya geçiş kapısıdır. Padişahın tahta çıkış, şehzadelerin kılıç kuşanma, bayramlaşma ve diğer birçok tören bu kapının önünde yapılmaktadır. Ayrıcayine savaşa gidecek olan Sadrazam'a sancak teslim töreni burada yapılırdı. 

Ve geçiyoruz padişahlar ve hanedan mensuplarına ait özel bölüme...

III. AVLU (İç Saray - Enderun)



III.Avlu'ya girdiğimizde sol tarafta ilk olarak Akağalar Koğuşu, Küçük Oda Koğuşu ve Kuşhane'yi zayaret edebilirsiniz. Bu koğuşlar hanedana hizmet etmekle görevli ağaların koğuşlarıdır.

Ayrıca Kuşhane'de padişah'a özel yemeklerin yapıldığıkısımdır. Harem'i ziyaret edenler Kuşhane çıkış kapısından III.Avlu'ya geleceklerdir.

Yine soldan devam ettiğimizde Ağalar Camii ve sonrasında Has Oda Koğuşu bulunmaktadır. Has Oda Koğuşunda günümüzde padişah portreleri sergilenmektedir. 



Has Oda Koğuşu'nun hemen yan tarafında Sarayın en önemli kısmı olan Has Oda bulunmaktadır. Burası padişahların özel odalarıdır ve günümüzde Kutsal Emanetler bölümü olarak hazırlanmıştır. Bu bölümde Hz.Muhammed Peygamber efendimize ait Hırka-i saadet, ayakizi, sakal-ı şerif, diş parçası, kabir toprağı, mühür, sandalet, kılıçının kabzası, oku ve yayı sergilenmektedir.

Bunların yanısıra Kabe'nn su oluğu, anahtarı ve kilitleri ve kapılarından biri de bu özel bölümde sergilenmektedir.

III.Avlu'dan sırasıyla devam ettiğimizde Hazine Koğuşu, Kilerli Koğuşu, Fatih Köşkü ve Seferli Köşkü'nü gezebilirsiniz. 

Tüm bu bölümler padişahların ve hanedan mensuplarının özel zamanlarını geçirdiği bölümlerdir. Seferli Köşkü'nde günümüzde padişah kıyafetleri sergilenmektedir.


III.Avlu'nun orta bölümünde ise III.Ahmed Kütüphanesi ve Arz Odası bulunmaktadır. Arz Odası, padişahın divan üyelerini ve yabancı devlet adamlarını kabul ettikleri bölümdür.


IV. AVLU 


IV.Avlu sarayın boğaz kısmına bakan ve Gülhane'ye açılan en uç kısmıdır. Avlu'dan girdiğinizde sağ tarafınızdaki Mecidiye Köşkü'nde harika bir İstanbul manzarası göreceksiniz.



Avlu'nun sol tarafına doğru merdivenler ile çıktığınızda Sofa Köşkü, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, Sünnet Odası, Mermer Sofa, İtfaiye Kemeriyesi ve Fil Bahçesi'ni görebilirsiniz.



Topkapı Sarayı'ndaki gezimizin burada sonuna geliyoruz. Önceden bu avlunun alt kısmından direk Gilhane'ye açılan bir kapı vardı fakat burayı güvenlik gerekçesiyle kapalı tutuyorlar. Bu yüzden geldiğimiz güzergahta geri dönmemiz gerekiyor.

* Topkapı Sarayı Ziyaretçi Günleri : Salı günü hariç haftanın her günü 09:00-17:00 (Kış), 09:00-19:00 (Yaz) saatleri arasında ziyaret edilebilir.
* Topkapı Sarayı Giriş Ücreti :  30 TL'dir. Müzekart geçerlidir.
* Topkapı Sarayı Harem Dairesi Giriş Ücreti : 15 TL'dir. Müzekart geçerli değildir.

I.Avlu'nun olduğu kısmı hatırlarsanız (hani şu çimlere yayılmanın ve banklara oturmanın beleş olduğu bölüm) oradan sağ kısımda bir ara geçiş var. Bu sokaktan bayır aşağıya doğru indiğinizde hemen sağda İstanbul Arkeoloji Müzesi bulunuyor. Arkeoloji ile ilgilenenler bu müzeyi de gezebilir. Nasıl olsa artık cebinizde sizi müze müze gezdirecek bir Müzekart'ınız var.. Bütün müzeler bizim.. :)



Arkeoloji Müzesi'nde İstanbul bölgesinde en eski çağlardan günümüze yapılan kazı çalışmalarında bulunan birçok tarihi eser sergilenmektedir. Müzenin büyük çoğunluğu heykel ağırlıklıdır. 

İstanbul Arkeoloji Müzesi Ziyaretçi Günleri : Müze haftanın her günü 09:00-16:00 saatleri arasında ziyarete açıktır.

* İstanbul Arkeoloji Müzesi Giriş Ücreti : Müze Giriş ücreti 15 TL olup, Müzekart geçerlidir.

***


Yorulduk değil mi? :) Az kaldı az..

Bugünkü son durağımız ise İstanbul'un en güzel yeşil alanlarından biri olan, zamanında Topkapı Sararı'nın "Gülhane"si Gülhane Parkı..

Merhum Cem Karaca ustanın şu meşhur şarkısını hatırlar mısınız?

"Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda"

İşte bu güzel şarkıya konu olan bu muhteşem Park'ta Sarayburnu yönüne doğru yürürken (sağ tarafa) bütün yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Hele bir de İlkbahar aylarında ohoo tadından yenmez.. :)

Sizce de muhteşem değil mi?
           


Gülhane Parkı'nın Sarayburnu kapısına gelmeden hemen önce sağ kısımdaki merdivenlerden çıktığınızda birkaç adet yanyana sıralanmış çay bahçeleri göreceksiniz. Burası İstanbul'un en güzel çay içilebilecek manzaralarından biridir. Burası bu günümüzün son noktası oluyor..

Burada bir demlik çay söylüyoruz ve günün yorgunluğunu müthiş İstanbul manzarası eşliğinde atıyoruz..

Hemde yanında simit bile var.. :)



Sarayburnu'ndan Sevgilerle...

Sultanahmet - Sarayburnu Gezi Rotamız (4 Km)

Caner ÇELİK
10.01.2016


Fotoğraflar : Caner ÇELİK, Topkapı Sarayı Resmi Web Sitesi

Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir
İSTANBUL - Edirnekapı & Balat & EyüpİSTANBUL - Kabataş & Beşiktaş & Ortaköy
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yazı hakkındaki fikir ve görüşlerinizi yazının altına yorum yaparak paylaşırsanız çok sevinirim. Ayrıca bölgeye gezi planı yapacaklar sorularını paylaşabilirler. Elimden geldiğince yardımcı olmaktan zevk duyarım.

Gezilerim sırasında anlık paylaşımlarımı yazılardan önce İnstagram'dan yapıyorum. Dilerseniz sosyal medya hesaplarımdan paylaşımlarımı takip edebilirsiniz.

Bu yazıda Adım Adım İstanbul, İstanbul Gezi Rehberi, İstanbul Gezi Notları, İstanbul Gezilecek Yerler, İstanbul Tarihi Yerler, İstanbul Manzaraları, Sultanahmet Gezilecek Yerler, Sultanahmet Gezi Notları, Sultanahmet tarihi Yerler, Sultanahmet İstanbul, Sultanahmet Tarihi, Çemberlitaş Tarihi, Yerebatan Sarnıcı Nerede, Yerebatan Sarnıcı Tarihi, Yerebatan Sarnıcı Giriş Ücreti, Yerebatan Sarnıcı Özellikleri, Sultanahmet Milyon Taşı, Ayasoyfa, Ayasofya Gezi rehberi, Ayasofya Sırları, Ayasofya Tarihi, Ayasofya Nerede, Ayasofya Bilinmeyenleri, Ayasofya Ne Zaman Müze Oldu, Ayasofya Rehberi, Hürrem Sultan Hamamı, Sultanahmet Camii, Sultanahmet Camii Tarihi, Sultanahmet Camii Özellikleri, Sultanahmet Camii Blue Mosque, Topkapı Sarayı Nerede, Topkapı Sarayı Gezi Rehberi, Topkapı Sarayı Rehberi,  Topkapı Sarayı Nasıl Gezilir, Topkapı Sarayı Gezisi, Topkapı Sarayı Giriş Ücretleri, Gülhane Parkı, Gülhane Parkı Nerede konularına yer verdik. Umarım beğenmişsinizdir. 
Lütfen yazıya yorum yapınız ve eğer beğendiyseniz paylaşınız. Teşekkürler :)

Sosyal Medya Takip
   
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

3 yorum:

  1. Erkut Çelik27 Ocak 2016 15:31

    Īstanbul a gitmeden Topkapı sarayını bu kadar ince ayrıntılarla oraya gitmiş kadar anlatan emek veren caner çelik e çok teşekkür ediyor başarılarının devamını diliyorum

    YanıtlaSil
  2. Tek kelime ile Muhteşem olmuş caner...detaylarla anlatılan süper bir yol gösterici paylaşım olmuş...tabii ki de espirilerle süslediğin bir yazı...nice gezilere :)

    YanıtlaSil

En Çok Okunanlar