Hepimiz
çocuktuk bir zamanlar.. Üzerinden yıllar geçti ve sık sık kullandık şu cümleyi
"Keşke
hep çocuk kalsaydık"...
Bizim
çocukluğumuz güzeldi be.. Büyüdükçe farkına varıyorum aslında bunun, çocukken
anlayamamışım pek.. Mesela biz çocukken arkadaşlarla mahalle maçları yapardık.
Şimdi ki çocuklar futbolu bilgisayarlarda oynuyor. Aynı tadı verir mi? Tabiki
"Hayır"...
Bizim
zamanımızda sokaklarda top oynayan çocuklar vardı, şimdi sokaklar, caddeler
bomboş.. Artık çocuklar internet denen sahte dünyanın içinde yaşıyorlar..
Dedim
ya biz çocukken mahalle maçları yapardık.
Kurallarımız
basitti.. 3 kornerden 1 penaltı atardık.. Ofsayt yoktu ama gol atan kazanırdı,
Biz gol yersek kaleden çıkardık ya da gol atınca kaleye geçerdik...
Herkes kendini bir Pele, bir Maradona, Aykut, Rıdvan, Tanju
zanneder; hatta maç esnasında top ayağında iken spiker gibi hareketlerini
anlatan tipler de olurdu…
Topumuz her seferinde komşunun bahçesine kaçar ve genellikle
patlak bir top düşerdi önümüze. Ah Zekiye teyze, rahmetli Şerife teyze neler
çektin bizden..
Biz Sokakların Çocuğuyduk...
Futbol
sahalarımız sokaklardı.. Saha çizgilerimiz kaldırımlar, kalelerimiz üstüste
koyulmuş taşlardı..
Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... Büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen babandan dayak yemeye böyle mi gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı.
Bazen top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelir, herkesten şu ses duyulurdu: "İşe işe!" Uygun bir araziye def-i hacet yapıldıktan sonra maça devam edilirdi.
Bizim mahalle maçlarımız 90 dakika ile sınırlı değildi.. Akşam ezanına kadar sürer, hava kararana kadar devam ederdi.. Annelerden birisi balkondan "Ercaaann hadi eve gel artık hava karardı" "Cemiiilll hadi oğlum baban gelmek üzere" diye bağırınca sona ererdi.. Bazen de bir cam sesi maçı aniden bitirebilirdi…
Skor ne olursa olsun akşam saati yaklaştığında "Golü atan
kazanır" kuralı işlerdi. Topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye
kesilip kafaya takılırdı.
Bir de 16-17 yaşlarına doğru zorunlu jübile yapılırdı; “Oğlum
çoluk-çocuklarla oynama” diyerek hava atılırdı. Aslında mahalle maçlarında tek
bir kural vardı:
“O da hiçbir kuralın geçerli olmadığı!”
Bizim çocukluğumuzda önemli olan top peşinde koşmaktı.
Çocukluğumuzdaki mahalle maçlarında olduğu gibi.. Top neredeyse herkes orada..
Güzel günlerdi be.. Kendi
aramızda ligler yapar, kartondan kupalarla kendimizi motive ederdik.. Her
akşamın sonunda kendimizi ertesi güne hazırlardık.. Okuldan gelir gelmez tekrar
sokağa..
Biz
de "Fifa"lar, "Winning Eleven"lar, "Pes"lerle
oynadık zamanında ama sokağın tadı başkaydı.. Şimdi ise geçmişte güzel anılar
olarak aklımızda kaldı sokaklar..
Şimdi bunlar kalmadı.. Sokaklar boş..
Biz sokakları özlüyoruz, sokaklar da bizi...
Caner
ÇELİK