Adım Adım İstanbul 4 'Kabataş - Beşiktaş - Ortaköy'


"Adım Adım İstanbul" gezi yazısı dizimizin dördüncüsü ile karşınızdayım. İstanbul'u yürüyerek gezme temalı olan yazılarımızda bu defa Kabataş - Beşiktaş - Ortaköy bölgesini gezeceğiz. Sahil şeridinde bulunan gezi güzergahımız gayet keyifli...


Yaz aylarına yavaş yavaş merhaba dediğimiz bu güzel günde gezimize İstanbul'un Tophane semtinden başlıyoruz. 

Tophane semti Fatih Sultan Mehmet'in top dökümü için inşa ettirdiği Tophane-i Amire ocaklarından ismini alır. Aynı zamanda bu bölgede bulunan Tophane Kışlası'da bugün yerinde mevcut değildir. Tophane'ye otobüs ve tramway ile ulaşım mümkündür. 

Kılıç Ali Paşa Camii

 
 

Kaptan-ı Derya Kılıç Ali'nin Mimar Sinan'a 1580 yılında yaptırdığı tarihi bir camidir. Türbe, medrese ve hamamdan oluşan bir külliyesi mevcuttur. Caminin en büyük özelliği yapısal olarak Ayasofya ile çok büyük bir benzerlik göstermesidir. Bu benzerliğin sebebi bilinmemektedir. Cami önündeki Osmanlı Çeşmesi ile örsel olarak güzel bir uyum sağlar.



Bu caminin ilginç hikayesi ise şöyle;

Kaptan-ı Deya Kılıç Ali Paşa bir cami yaptırmak için Sultan III.Murad'tan yer ister. Sultan'da kendisinin Kaptan-ı Derya olmasından dolayı Kılıç Ali Paşa'ya denize bir cami yaptırmasını söyler. Bunun üzerine Paşa, Mimar Sinan ile anlaşarak Tophane Rıhtımı kenarına taş  toprak ve moloz yığarak cami inşasına başlanılır. Böylece Kılıç Ali Paşa Camii deniz üzerine yapılan ilk cami olma özelliğine sahip olur.

Sahil güzergahında devam ettiğimizde yine deniz tarafında kalan ünlü bir cami daha çıkıyor karşımıza..

Nusretiye Camii (Tophane Camii)



Sultan III.Selim tarafından yaptırılan Arabacılar Kışlası Camii'nin 23 Şubat 1823'te çıkan yangın sonucu kül olmasının ardından, Sultan II.Mahmut tarafından 1826 yılında aynı yerine yaptırılmış ve Nusretiye Camii adı verilmiştir. Cami'nin mimarı Krikor Balyan'dır.

Kubbesinin etrafındaki altın kaplama alemler ile dikkat çeken gayet süslü bir camidir.



Bu bölgenin sol kısmında yokuş yukarı doğru ilerleyen semt ise Cihangir'dir. Şu birçok sanatçı, oyuncu, ressam ve edebiyatçının yaşadığı meşhur "entel semti" olarak ün yapmış Cihangir... Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu şehzade Cihangir'in sık sık saraydan çıkıp bu tepe üzerinde şehri izlediği rivayet edilir. Genç yaşta ölen şehzadenin ardından bu semte onun adı verilmiştir.

Cihangir aynı zamanda merdivenleri ile meşhur bir semttir. Bu merdivenler halk tarafından gökkuşağı renklerinde boyanarak tüm ülkede başlatılan bir akımın öncüsü olmuştur...



Sahil güzergahında ilerlediğimizde boğazın en güzel seyir noktalarından birine gelip biraz dinleniyoruz Fındıklı Parkı'nın bu güzel boğaz manzarası eşliğinde oksijen depolamak çok keyifli...



Fındıklı Parkı'nın hemen ilerisinde Mimar Sinan'ın bir eseri daha bulunuyor; Molla Çelebi Camii...


Molla Çelebi Camii



Molla Mehmet Çelebi adına Mimar Sinan tarafından 1589 yılında yapılan bu küçük ve sempatik cami deniz kenarındaki konumuyla ilgi görmektedir. Fındıklı semtinde bulunmasından dolayı halk arasında Fındıklı Camii olarak da bilinir.

Sahil boyunda biraz daha yürüdüğümüzde Dolmabahçe semtine varıyoruz.


Dolmabahçe

Dolmabahçe, Beşiktaş ilçesinin en güzel semtlerinden biridir. Boğaza nazır konumuyla yeşili, tarihi ve kültürel varlıklarıyla çok zengin bir semttir.

Sol tarafımızda Türkiye'nin en büyük spor kulüplerinden biri olan Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün yeni futbol stadyumu Vodafone Arena (eki adıyla İnönü Stadyumu) semtin simgelerindendir. 3 yıl süren yeni stad inşaatı 11 Nisan 2016 tarihinde bitmiş ve Beşiktaş camiası yeni futbol mabedlerine kavuştular. Türk sporuna hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim...



Stadyumun hemen üst kısmında ise Maçka Parkı bulunuyor. Burası da İstanbul halkının güzel havalarda çimlere yayılmak için tercih ettiği adreslerden biri olarak bilinir. Yeşil alanı giderek azalan İstanbul şehrinin son kalelerindendir...



Dolmabahçe'nin sahil kısmında ise Dolmabahçe Camii bulunuyor. Burası Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından yapımı başlatılıp annesinin ölümü ardından Sultan Abdülmecit tarafından tamamlatılan semtin simge camisidir. 1855 yılında mimar Garabet Balyan tarafından yapılan caminin asıl ismi Bezmialem Valide Sultan Camii olsa da halk arasında daha çok Dolmabahçe Camii olarak bilinmektedir. İstanbul Boğaz'nın önemli yapılarından biridir.



Ve tabiki Dolmabahçe'nin en önemli yapısı Dolmabahçe Sarayı...


Dolmabahçe Sarayı



Evet sıra geldi Dolmabahçe Sarayı'na.. Burası Osmanlı Devleti'nin son yılları ve Cumhuriyet döneminin en önemli saraylarından.

Önceleri Osmanlı Donanması'nın demirlediği koylardan biriyken, burada zamanla bazı denizcilik şölenleri yapılmaya başlanır. Bataklık hale gelmesi ile birlikte 1800'lü yılların başlarında bu bölge doldurulmaya başlanır ve padişahların gözde dinlenme yerleri olarak kullandığı has bahçeler arasında yerini alır. Dolmabahçe ismini de buradan almaktadır.

Zaman içerisinde birkaç küçük yapı inşa edilen bu güzel bahçede Sultan I.Abdülmecit bir saray inşa eder. 1855 yılında bitirilip hizmete açılan saray, Dolmabahçe Sarayı olarak anılır. I.Abdulmecit ile birlikte padişahlar Dolmabahçe Sarayı'nda ikamet etmeye başlarlar. Cumhuriyet döneminde de birçok devlet temsilcisi Dolmabahçe Sarayı'nda ağırlanmıştır.

Dolmabahçe Sarayı'nın son misafiri Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur. Mustafa Kemal ATATÜRK, 10 Kasım 1938 tarihinde saat 09:05'te Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumarak Türk Milletini ebedi bir yasa boğmuştur. Dolmabahçe Sarayı, bu tarihten itibaren Milli Saraylar bünyesinde müze olarak hizmet vermektedir.

***

Dolmabahçe Sarayı girişinde ilk olarak sağ tarafta Dolmabahçe Saat Kulesi'ni görürüz. Bu kule 1895 yılında Sultan II.Abdulhamit tarafından mimar Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır. 4 katlı olan kulenin yüksekliği 27 metredir. 12 x 12 mermer sütun üzerine 8.50 x 8.50 boyutlarında inşa edilmiştir.

Kulenin dört tarafında iki katlı birer fıskiye bulunmaktadır. Kulenin en üst katının her kısmında toplam  4 adet saat bulunur.

Saat Kulesi'nin devamındaki yolu yürüdüğümüzde karşımıza görkemli bir kapı çıkar. Burası sarayın Anıtsal Girişi ve Merasim kapısıdır. Dolmabahçe Sarayı'nın heybetine yakışır gayet gösterişli ve süslü bir kapıdır. Kapının üst kısmında oval altın yaldızlı bölümde Sultan I.Abdülmecit'in tuğrası bulunur. Burası aynı zamanda müzenin ücretli giriş kısmıdır.



Bu kapıdan girdiğimizde bizleri Selamlık Bahçesi karşılar. Mükemmel bir güzelliğe sahip, renk renk çiçeklerin bulunduğu, harika bir boğaz manzarası eşliğinde bir bahçedir burası. Bahçenin tam ortasında ise gösterişli bir havuz bulunur.




Aynı zamanda Selamlık Bahçesi'nin yol tarafına açılan görkemli bir kapısı daha bulunmaktadır.




Selamlık Bölümü'nde kişisel olarak gezi yasak. Burada Türk ve Yabancı ziyaretçiler ile grup oluşturularak rehber eşliğinde saray gezisi yapılıyor. Topkapı Sarayı'na gidenler kişisel olarak sarayı gezebiliyorlar fakat bu durum Dolmabahçe Sarayı'nda aynı değil. Saray'da görevli rehberler ile gezmek zorundasınız. Fotoğraf çekimi ise yasak.

Bu yüzden iç bölümleri size sınırlı fotoğraf ile anlatacağım. Ayrıca bu her yanından ihtişam fışkıran görkemli Dolmabahçe Sarayı'nı fotoğraflardan değil de canlı olarak görüp yaşamanızı tavsiye ediyorum. Benim amacım sadece sizlere biraz bilgi vermek ve ilgi uyandırmak...

İçeri girdiğimizde bizleri ilk olarak Medhal Salonu (Giriş Salonu) karşılıyor. Burası saraya elen ziyaretçi ve protokolün ilk karşılandığı kısımdır. Salonun çevresinde bulunan değerli vazo, çini ve porselenler muhteşem bir estetik ile sergileniyor.



Bu salondan ilerlediğimizde Dolmabahçe Sarayı'nın en önemli kısımlarından biri olan Kristal Merdivenler'e geliyoruz... Sarayın üst katına çıkan merdivenlerin tırabzanları kristalden olduğu için bu isim verilmiştir.




Kristal merdivenlerden yukarı çıkmadan önce zemin kattaki gezimize devam ediyoruz. Bu bölümde Yazı Daireleri, Katip Odası ve Harita Odası'nı gezebilirsiniz. İlerlediğimizde büyük bir salona çıkıyoruz. Burası Dolmabahçe Sarayı'nın en büyük, en yüksek ve en görkemli salonu olan Muayede Salonu (Tören Salonu).

Muayede Salonu ihtişamı ile gözleri kamaştırıyor. Hayatım boyunca birçok müze, saray ve tarihi yer gezdim fakat çok net söyleyebilirim ki beni bu kadar etkileyen bir salon görmedim. Salonun en çok ilgi çeken objesi ise kuşkusuz 4,5 ton ağırlığındaki Türkiye'nin en büyük ve en ihtişamlı dev kristal avize.



Muayede Salonu'ndan üst kısıma çıktığımızda Selamlık bölümünün diğer kısımlarını gezebiliyoruz. Bu kısımlarda Hünkar Hamamı, Kütüphane, Veliaht Odası, Süfera Salonu, Zülvecheyn Salonu, Elçi Kabul Salonu ve Misafir Bekleme Odası mevcut. Bu bölümler genelde saraya gelen elçi ve özel konukların misafir edildiği kısımlar olarak kullanılıyormuş.

Dolmabahçe Sarayı'nın Harem bölümüne girmek için ayrıca bir grup oluşturuluyor. Bu bölümde yine rehber eşliğinde gezebiliyorsunuz. Harem kısmında Harem Binek SalonuMavi Salon,  Pembe Salon, Sedefli Oda, Ahşap OdaHünkar Has Odası, Valide Sultan Has Odası, Harem Hamamı ve Kütüphane bulunur.






Harem kısmının şüphesiz ki en özel bölümleri ise Mustafa Kemal ATATÜRK'ün kullandığı Çalışma Odası, hastalığı sırasında tedavi gördüğü Tedavi Odası ve aynı zamanda hayata gözlerini yumduğu Yatak Odası...





Atatürk'ün ömrünün son yıllarını geçirdiği bu çok özel bölümlerden sonra Harem dışına çıkıyoruz. Arka kısımda Harem Bahçesi ve Kuşluk Bahçesi görülmeye değer. Burada yüzlerce çiçek çeşidi ve kuş sesleri arasında hoşça vakit geçirebilirsiniz.



Kuşluk Bahçesi içerisinde aynı zamanda hayvanlara ait bir bölüm de var. Bu bölümde birçok horoz, tavuk, sülün, ördek ve tavus kuşu gibi kümes hayvanları mevcut. Ayrıca Kuşluk Bahçesinde ortalıkta özgürce dolaşan mavi tavus kuşlarını görürseniz şaşırmayın. Ben şaşırdım! :)



Ayrıca Kuşluk Bahçesi'nin bir tarafında Camlı Köşk, diğer tarafında ise Saat Müzesi bulunuyor. Bu bölümleri de gezebilirsiniz.



Sarayda en son olarak Ön Bahçe ve Rıhtım kısımlarını gezerek enfes boğaz manzarasının keyfini çıkarıyoruz.



Dolmabahçe Sarayı Ziyaretçi Gün ve Saatleri :

Dolmabahçe Sarayı Pazartesi ve Perşembe günleri hariç haftanın her günü 09:00-16:00 saatleri arasında ziyarete açıktır.

Dolmabahçe Sarayı Giriş Ücretleri (2016) :

Selamlık Bölümü : 30 TL - İndirimli 15 TL
Harem - Camlı Köşk - Saat Müzesi : 20 TL - İndirimli 10 TL
Selamlık - Harem - Camlı Köşk - Saat Müzesi : 40 TL - İndirimli 20 TL
Saray Koleksiyonları Müzesi : 5 TL - İndirimli 2,5 TL
Öğrenci Bileti : 5 TL



***

Dolmabahçe Sarayı gezimizin ardından Beşiktaş'a doğru sahil şeridinden yürümeye devam ediyoruz. Burası yürümenin çok keyifli olduğu bir yol. Yolun kenarlarındaki ağaçların oluşturduğu yeşil bir tünelden geçiyoruz sanki...

Beşiktaş'a vardığımızda hemen sağ tarafta deniz kenarında Deniz Müzesi'ne giriyoruz.


İstanbul Deniz Müzesi



İstanbul Deniz Müzesi, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı Türkiye'nin ilk askeri müzesidir. Bunun yanı sıra dünyanın denizcilik anlanındaki en büyük müzesidir.

1987 yılında dönemin Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa, Miralay (Albay) Hikmet Bey ve Yüzbaşı Süleyman Nutku'nun büyük çabaları ile ilk olarak Türk Denizcilik Müzesi adıyla Tersane-i Amire'de (Osmanlı Devlet Tersanesi - Kasımpaşa) küçük bir binada kuruldu. II.Dünya savaşı sırasında müzenin eserleri koruma amacıyla Anadolu'ya nakledilmiş, savaş sonrasında 1946 yılında İstanbul'a geri getirilmesine karar verilmiş ve o günkü koşullardaki en uygun yer olan Dolmabahçe Camii Külliyesi'ne taşınmıştır.

1961 yılında müze bugünkü yerine yani Beşiktaş İskele Meydanı'ndaki Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi'nin yanına taşınmıştır.

Müzeye ilk girdiğimizde bizleri sağ tarafta Osmanlı ve Türk tarihinin en büyük denizcilerin heykellerinin bulunduğu kısım karşılıyor.



Aynı bölümün sol tarafında ise Mustafa Kemal ATATÜRK'ün kullandığı kayıklar sergileniyor. Müze içerisindeki birçok görkemli ve ihtişamlı saltanat kayığı yanında atamızın kullandığı kayıkların ne kadar sade ve gösterişten uzak olduğu fark ediliyor...



Müzenin büyük salonuna girdiğimizde 18. ve 19.Yüzyılda kullanılmış Osmanlı Devleti'ne ait birçok saltanat kayığı ve kadırgayı görebilirsiniz.



Üst kısımda ise yine ünlü Osmanlı Kadırgalılarının gemi başlıkları, sancaklar ve piyade kayıklarını görebilirsiniz.



Müzenin diğer salonunda ise bahriye kıyafetleri, deniz haritaları, silahlar, gemi model maketleri ve birçok denizci objeleri mevcut.



İstanbul Deniz Müzesi'nde  20.000'in üzerinde eser sergileniyor. Bende askerlik görevimi Deniz Kuvvetleri'nde yaptığım için bu müzeyi gezerken çok ayrı bir keyif aldım. Sizlere de şiddetle tavsiye ederim.

Deniz Müzesi Giriş Ücreti : 7 TL (Müzekart geçerli değildir)


Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi - Barbaros Parkı





Müzenin hemen yanında Osmanlı'nın en büyük denizcilerinden, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk kaptan paşası ve amirali Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa'nın türbesi ve onun adıyla anıldığı ve bir anıtının bulunduğu Barbaros Parkı bulunur.




Barbaros Hayrettin Paşa 1478-1546 yılları arasında yaşamış Cezayir ve Tunus'u fethederek Akdeniz'in bir Türk Gölü olarak anılmasını sağlamıştır. Barbaros Hayrettin Paşa aynı zamanda Türk Denizcilik tarihinin en büyük deniz zaferlerinden biri olan Preveze Deniz Savaşı'nı kazanmıştır.

***

Beşiktaş sahiline geldiğimizde boğaz havası eşliğinde biraz yorgunluk atabiliriz. Burada boğaza karşı bir yorgunluk kahvesi ya da bir keyif çayı içebilirsiniz. Yok ben biraz daha uzun oturacağım derseniz sahil boyunca uzanan cafeleri de tercih edebilirsiniz.



Beşiktaş'a kadar gelip İstanbul'un en meşhur midyecisi Midyeci Ahmet'e uğramadan olmaz... Beşiktaş sahil yolu'nun kenarındaki dükkanıyla İstanbul'un en nefis midyelerini bize sunan Ahmet abi, aynı zamanda güzel sohbetiyle gönüllere taht kurmuş ve işini severek yapan bir insan.

İzmir'in meşhur sıcak midyesini İstanbul'da yiyebileceğiniz en güzel yer olmakla birlikte, lezzetli olduğu kadar da temiz... Her sabah taze taze gelen midyelerin tadına ilk kendisi bakıyor ve ondan sonra tezgahında satışa sunuyor. Midye tutkunlarının kesinlikle buradaki midyeyi tatmalarını ve Ahmet abiyle tanışmalarını tavsiye ederim :)




Ahmet Abi'nin güzel midyelerini yiyip üzerine çayımızı da içtikten sonra gezimize Çırağan Caddesi üzerinden devam ediyoruz.

Bu cadde üzerinde bulunan Çırağan Sarayı uzun yıllardır lüks bir otel işletmesi tarafından işletiliyor ve bu saray caddeye ismini veriyor. Cadde üzerinde ayrıca görülmesi gereken İstanbul'un önemli yeşil alanlarından biri olan Yıldız Parkı'da var...


Yıldız Parkı



Çırağan Caddesi'nde ilerlediğimizde sol tarafta kalan Yıldız Parkı, kapısından içeri girdiğinizde sanki başka bir dünyaya geçmişsiniz gibi hissettiriyor sizi. Şehrin göbeğinde olmanıza rağmen şehrin gürültüsünden, kalabalıklığından bir anda soyutlanıyorsunuz.

Yemyeşil doğası, lale bahçeleri, yapay gölleri ve içerisinde bulunan köşkleri ile Yıldız Parkı nefes alınası bir yer.






Yıldız Parkı'nda ayrılmak zor olsa da gezimize devam etmek için tekrar Çırağan Caddesi'ne geri dönüyoruz ve Ortaköy'e doğru yürümeye devam ediyoruz.


Ortaköy

İstanbul'un en güzel sahil semtlerinden biri olan Ortaköy bugünkü gezimizin son durağı... Kumpircileri, hediyelik eşyacıları ve muhteşem boğaz manzarası ile meşhur Ortaköy'de gezimize Esma Sultan Yalısı ile devam ediyoruz.



Bu yalı önceleri Tırnakçı Yalısı olarak bilinirdi. Sultan I.Abdulhamid'in kızı Esma Sultan'a tahsis edilmesi ile birlikte adı Esma Sultan Yalısı olarak anıldı. 1920 yılında geçirdiği yangın sonrası uzun süre harabe olarak kaldı ve depo olarak kullanıldı. Günümüzde ise özel bir otel işletmesi tarafından işletiliyor.

Ortaköy sahilinde meşhur Ortaköy Kumpiri'nin tadına bakarak, burada açılan tezgahlarda birbirinden ilginç el emeği göz nuru objeler bulabilirsiniz. Özellikle bayanların kolay kolay kopamayacağı tezgahlar fazlasıyla mevcut :)





Sıra geldi Ortaköy sahilinin ve hatta boğazın önemli sembolleri arasında yer alan Ortaköy Büyük Mecidiye Camii'ne.. Burası halk arasında Ortaköy Camii olarak anılır ve Sultan Abdulmecid tarafından 1853 yılında mimar Nigoğos Balyan'a yaptırılmıştır. Oldukça zarif bir mimariye sahip cami boğazın en güzel noktalarından birine konumlandırılmasıyla büyük ün kazanmıştır.

Ortaköy Sahilinden bakıldığında arkasına muhteşem boğaz manzarasını ve Boğaziçi Köprüsünü alan Ortaköy Camii, İstanbul'a ait en güzel ve en ünlü fotoğraf karelerini oluşturmaktadır.



Bu manzarada balık tutmak, kuşlara yem vermek, simitçilerden simit alıp termostan çay keyfi yapmak ve boğazın tadını çıkarmak büyük keyif... Ya da  hemen arkanızdaki lüks cafelere oturup güneş gözlüklerinizi takarak cool da takılabilirsiniz tercih sizin.. :)



Ortköy'den Sevgilerle...

Kabataş - Beşiktaş - Ortaköy Gezisi Rotamız (5 Km)


Caner ÇELİK
09.04.2016

Fotoğraflar : Caner ÇELİK, Berfu DÖLEK.

Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir
 İSTANBUL - Beyazıt & Eminönü - Galata İSTANBUL - Sultanahmet & Sarayburnu
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yazı hakkındaki fikir ve görüşlerinizi yazının altına yorum yaparak paylaşırsanız çok sevinirim. Ayrıca bölgeye gezi planı yapacaklar sorularını paylaşabilirler. Elimden geldiğince yardımcı olmaktan zevk duyarım.

Gezilerim sırasında anlık paylaşımlarımı yazılardan önce İnstagram'dan yapıyorum. Dilerseniz sosyal medya hesaplarımdan paylaşımlarımı takip edebilirsiniz.

Bu yazıda Kılıç Ali Paşa Camii Tarihi, Tophane Tarihi, Kabataş Gezilecek Yerler, Dolmabahçe Tarihi, Dolmabahçe Sarayı, Dolmabahçe Sarayı Gezisi, Dolmabahçe Sarayı Rehberi, Dolmabahçe Sarayı Ziyaret Günleri, Dolmabahçe Sarayı Giriş Ücretleri, Maçka Parkı Nerede, Yıldız Parkı Nerede, Yıldız Parkına Nasıl Gidilir, Deniz Müzesi, İstanbul Deniz Müzesi, İstanbul Deniz Müzesi Nerede, İstanbul Deniz Müzesi Ziyaretçi Günleri, İstanbul Deniz Müzesi Giriş Ücretleri, İstanbul Deniz Müzesi Eserleri, Barbaros Hayrettin Paşa, Barbaros Hayrettin Paşa KimdirBarbaros Hayrettin Paşa Türbesi Nerede, Barbaros Hayrettin Paşa Anıtı Nerede, Midyeci Ahmet, Midyeci Ahmet Nerede, Yıldız Parkı Nerede, Yıldız Parkına Nasıl Gidilir, Ortaköy Gezilecek Yerler, Ortaköy Görülecek Yerler, Ortaköy Kumpir, Ortaköy Sahili, Ortaköy Camii, Ortaköydeki Caminin Adı Ne, Esma Sultan Yalısı, Esma Sultan Kimdir  konularına yer verdik. Umarım beğenmişsinizdir. 

Sosyal Medya Takip
   
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

1 yorum:

  1. şahane bir gezi olmuş caner bey... seninle birlikte geziyormuşuz gibi hissetirmen de ayrı bir güzellik ve samimiyet sağlıyor...gezmelere devam :)

    YanıtlaSil

En Çok Okunanlar