İstanbul'un Küçük Prensleri 'Burgazada & Kınalıada'

Gezenti-Caner-Burgazada-Kinaliada-Gezi-Yazisi

Yoğun ve boğucu bir şehir hayatından kaçmak isteyen İstanbulluların hafta sonu gidilecek yerler listesinin ilk tercihlerinden biridir Adalar. Trafik yok, gürültü yok, stres ve koşuşturmaca yok... Bunların yerine kuş sesleri, doğal hayat ve alabildiğince huzur hakim buralarda.


İstanbul'un karşısında öylece durmuş bizleri çağırıyor Adalar. Sanki "ne işiniz var o büyük şehirde?" der gibi... İnsanın geldiğinde nefes aldığını fark ettiği oksijen istasyonları sanki. Dört bir yanı Marmara Denizi ile çevrili "Huzur" parçaları...

istanbul-adalar-manzara
adalar-istanbul-manzara

İstanbul'un hemen karşısında 9 adet adanın topluluğundan oluşan adaların tümüne halk arasında Prens Adaları deniyor. Prens Adaları ismi Doğu Roma İmparatorluğu'ndan geliyor. Bu dönemde İmparator'un ailesinden kişilerin bu adalara sürgüne gönderilip manastırlarda hapsedilirmiş. Bu adalara bu yüzden Prens adaları denilirmiş.

Bu adalar; Büyükada (Prinkipo), Heybeliada (Halki), Burgazada (Antigoni), Kınalıada (Proti), Kaşık Adası (Pita), Sedef Adası (Antirovithos)Yassıada (Plati), Sivriada (Oksia) ve Tavşan Adası (Niandros) adalarıdır. Tarih boyunca bu adalar bir çok medeniyet tarafından çeşitli isimler ile anılmıştır. 

Ek Bilgi : Prens Adaları Tarihte Hangi İsimler ile Anılmıştır?
Prens Adaları tarihte Thomas Allom tarafından "Ruh Adaları", ünlü tarihçi Hammer tarafından "Evliya Adaları", Deiher tarafından "Keşiş Adaları", Scarlatos Byzantios tarafından "Bahtiyar Adaları", Bizanslılar tarafından "Papaz Adaları", Grekler tarafından "Devler Adaları" isimleriyle anılmıştır.

Günümüzde Prens Adaları'nın 4 tanesinde yaşam bulunuyor ve bu adalar İstanbul turizmi açısından da büyük önem taşıyor. Bu adalar büyüklüklerine göre Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada olarak sıralanıyor. 

Biz bugün sizlerle Prens Adalarının en küçük turistik adaları olan Burgazada ve Kınalıada'yı gezeceğiz.

Haydi bakalım başlıyoruz...

BURGAZADA

Burgazada

Güzel bir pazar gününde daha Uzaklar Derinler grubumuz ile harika bir vapur sefası sonrasında Burgazada'ya ulaşıyoruz. İskelede bizleri ilk olarak bir Burgazada hayranı olan ünlü yazar ve edebiyatçı Sait Faik ABASIYANIK'ın heykeli karşılıyor. Sait Faik ABASIYANIK, hayatının çok özel kısımlarını bu adada geçirmiştir. Adada yaşadığı ev bugün müzeye çevrilmiş durumdadır. Birazdan bu müzeyi hep birlikte gezeceğiz. 


Ada gezisine başlamadan önce burada yanınıza sularınızı almanızı tavsiye ediyorum. Çünkü adanın arka kısımlarında market bulunmuyor. İlk olarak adanın Doğu cephesinden gezimize başlıyoruz. Barbaros Hayrettin Caddesi üzerinden liderimiz Emin Mete SİVEREK eşliğinde sahil şeridinde ilerliyoruz. 

Burgazada-Sokaklari

Grubumuzun enerjisi bugün mükemmel. Aramıza yeni katılan dostlar ile kaynaşmamızın ardından başlıyoruz keyifli bir yürüyüşe. Karşıda görünen ada Heybeliada. Burgazada'ya denizden yaklaşık olarak 700 metre mesafede bulunuyor. Bayraktepe'ye doğru hafif rampalı bir yokuşu tırmanıyoruz. 

Bu arada bizlere rehberlik eden çok sevimli bir dostumuz var. Kendisi sıcaktan biraz bunalmış olmalı ki su birikintisi gördüğünde dayanamıyor :)


Bu bölgede gördüğümüz su birikintilerini sevgili Ercan GÜN sanatsal bir objeye dönüştürüyor. Bu konuda çok başarılı.


Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle Adalar bölgesinin en yüksek ikinci tepesi olan Bayrak Tepe'ye ulaşıyoruz. Burada harika bir manzara mevcut. Önünüzde Kaşık Adası, sağ tarafınızda Heybeliada ve tam karşınızda İstanbul'u seyredebiliyorsunuz. Burası Burgazada Gezilecek Yerler listenizde kesinlikle en tepede yer almalı.


Patika yolda devam ettiğimizde önümüze iki adet köşk çıkıyor. Bu köşkleri adaya yanaşırken görmüş ve yemyeşil ağaçların arasındaki güzelliği karşısında iç geçirmiştik. Şimdi ise buradayız.


Köşklerin yanına geldiğimizde mülk sahiplerine terasta otururken rastlıyor ve tanışıyoruz kendileriyle. Berna hanım bizlere köşkün tarihi hakkında bilgiler veriyor. Yüz yılın üzerinde bir geçmişi olan bu köşklerin arşivlerdeki eski fotoğraflarının olduğunu söylüyor. 

Biz Berna hanım ile sohbet ederken eşi Yuphi bey ve kızı Maline geliyorlar. İlk önce evlerinin bahçesinde 45 kişi görünce şaşırsalar da kısa zaman içerisinde onlarla da tanışıp sohbet ediyoruz :)

Bu esnada Maline bizleri evlerinin diğer üyesi ile tanıştırıyor. Bu sevimli arkadaşın ismi "Matmazel". Kendisi bir "Sakallı Dragon". Maline'ye bizi matmazel ile tanıştırdığı için çok teşekkür ediyoruz. 


Tam bu sırada dikkatimizi köşkün yanındaki bir fayton çekiyor. Bu fayton geçmişte adanın makam arabası olarak kullanılmış daha sonra aile tarafından satın alınarak burada sergilenmeye başlamış. 


Bu güzel insanlardan vedalaşarak ayrılıyoruz ve patika yolda yürüyüşümüze devam ediyoruz. Sıradaki durağımız Metamorfosis Hristos Kilisesi. 


Metamorfosis Hristos Kilisesi

Yolumuzun sağ tarafında hafif bir rampa ile çıkılan ufak bir alanda bulunuyor Metamorfosis Hristos Kilisesi. 


Bugünkü kilisenin yerinde bulunan ilk yapı 865 yılında yapılmış ve günümüze ulaşmamıştır. 4.Murat döneminde burada ayin için yakılan ateşler, halk arasında çok defa yangın paniğine yol açtığından burası Sultan'ın emriyle yıktırılmıştır. 

Daha sonra 1603 yılında yıkılan tapınağın yerine bugün gördüğümüz Metamorfosis Hristos Kilisesi yaptırılmıştır. Hristos, İsa'nın diğer ismidir. Bu kilise de Hz.İsa'ya adandığı için Hristos adıyla anılmaktadır. 

Bu kilisenin cemaati bulunmuyor. Fakat burada 5 Ağustos ve 15 Ağustos tarihlerinde yılda iki defa ayin yapılıyormuş.


Gezenti-Caner-Celik-Burgazada-KiliseHer ne kadar aynı dine inanmasak da gittiğim bütün kiliselerde hristiyanların geleneklerine saygı duyarak bir mum yakmaya özen gösteriyorum. Çünkü özellikle cemaati olmayan kiliselerin tek geliri mumlar için alınan sembolik 1 TL oluyor. 
Kilise ziyaretimizin ardından yürüyüşümüze devam ediyoruz. Biraz ileride koskocaman yeşil bir alan bizleri karşılıyor. Bu yeşilliğin üzerinde yatık bir şekilde duran büyük ağaç ise toplu bir fotoğraf çekilmek için harika bir malzeme oluyor bizlere.

Ağacın üzerinde tüneğe konan kuşlar gibi olduğumuzun farkındayız :) 

Burgazada-Hatira-Fotografi

Burada biraz mola verdikten sonra harika bir manzara eşliğinde yürüyüşümüze devam ediyoruz.


Bu defa önümüzde birazdan gideceğimiz Kınalıada ve onun arkasında güzel İstanbul bizlere göz kırpıyor. İstanbul'dan birkaç saat ayrı kalınca sanırım İstanbul'u özledim hemen "Güzel İstanbul" demeler başladı... :)


Biraz aşağıda yol ikiye ayrılıyor. Sol taraftaki yol yaz aylarında denize girebileceğiniz "Süt Koyu" ve "Kalpazankaya" bölgesine gidiyor. Buradan mesafe yaklaşık olarak 700-800 metre uzaklıkta (İskeleden uzaklık 2 km).

Ayrıca Kalpazankaya'da bulunan salaş restoranlar ise gidilesi, görülesi ve rakı içilesi yerler... :)


Biz bu yol ayrımından sağ tarafa doğru ilerliyoruz. Biraz ileride bir yamaç var ve buranın aşağısı Burgazada'nın en meşhur koyu olan Madam Martha Koyu

Madam Martha Koyu

Madam Marta Koyu, Burgazada'nın yaz aylarında denize girmek için en çok tercih edilen sahili. Burada ayrıca kamp yapmaya da izin veriliyor. Bu yüzden genç nüfusun çok tercih ettiği bir bölge. Hemen yan tarafında ise Turgutreis Koyu'da denize girmek için alternatif bir sahil. Madam Martha Koyu'na inen dik merdivenler ile ulaşmak mümkün. 


Önceleri bu koy "Halika Koyu" olarak bilinirmiş. Fakat sonraları burası Madam Martha Koyu olarak anılmaya başlamış. Bu koya Madam Martha'nın isminin verilmesinin tabiki bir hikayesi var. Biraz hüzünlü bir hikaye...

Maadam Martha'nın Hikayesi 

Lübnan'lı katolik bir ermeni olan Martha Arat, güzelliği ile dillere destan bir kadındı. Sadece güzelliğiyle değil yetenekleri ile de tanınırdı. Kendisi bir balerindi. Son derece alımlı ve gösterişliydi. 

Martha Arat, kendisi gibi ermeni olan Berc Kazar ile tanışıp evlendi. Fakat Martha'nın kendine has giyim tarzı ve cürretkar davranışları klasik İstanbul Ermenilerine hiç benzemiyordu. Yaz aylarında denize çıplak girdiği söylenmekteydi. Bir zaman sonra adada yayılan dedikodular Martha'nın kulağına kadar gelince artık bu durumu kaldıramadı ve bir not bırakarak bu koyda intihar etti. Notta şöyle yazıyordu; "Artık rahat edersiniz."

Ada halkı o günden sonra hiç de rahat etmedi. Bu dedikoduları yapanlar çok pişman oldu, yasa boğuldu. Koyun adı da o günden sonra "Madam Martha Koyu" olarak anılmaya başlandı. 

***

Yürüyüşümüze Gönüllü Caddesi üzerinden devam ediyoruz. Yolumuzun üzerinde sol tarafımızda Burgazada'nın en önemli sembollerinden biri olan Aya Yani Kilisesi bulunuyor.

Aya Yani Kilisesi (Ayios İoannes Prodomos)

İmparatoriçe Theodora tarafından sürgüne gönderilen din adamı Methodius'un mahkum edildiği hücrenin üstüne yapılmıştır. Kilisenin tarihi Bizans dönemine kadar uzansa da, yapı günümüzdeki halini 1899 yılında almıştır. 


Kiliseye maalesef bahçesinden bakmakla yetiniyoruz ve içeriye giremiyoruz. Sadece ayinlerde açıldığını ve ayinler haricinde kimseye kapıların açılmadığını öğreniyoruz. Buruk bir şekilde İskele yönünde  yürüyüşümüze devam ediyoruz.

Burası Burgazada'nın sembol sokaklarından biri. Şirin bir ev iki sokağı ayırıyor. Sol taraftaki sokak 1954 yılında yapılan adanın sembol camii Burgazada Camii ve İskele'ye gidiyor, sağdaki sokak ise Sait Faik Abasıyanık Müzesi'ne...


Sait Faik Abasıyanık Müzesi

Burgazada'da gezeceğimiz son nokta Sait Faik Abasıyanık Müzesi (Evi). Yazımızın başında da bahsettiğim gibi Burgazada hayranı olan ünlü edebiyatçı ve yazar Sait Faik Abasıyanık'ın 1906-1954 yılları arasında yaşadığı köşk 1964 yılında Darüşşafaka tarafından müzeye çevrilmiş ve sanatçının tüm anıları yaşatılmıştır. 


Evin giriş kapısındaki taşta Sait beye ait çok sevilen bir söz yazıyor; 

"Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey!"


Müze üç kattan oluşuyor. İçeriye en fazla 15 kişilik gruplar halinde ziyaretçi alınabiliyor. Müze içerisinde Sait Faik Abasıyanık'a ait bir çok kişisel eşya sergileniyor. 


Sait Faik Abasıyanık Müzesi Giriş Ücreti : Müze Ücretsizdir.

Sait Faik Abasıyanık Müzesi Ziyaretçi Gün ve Saatleri : Müzeyi Pazartesi ve Salı günleri hariç haftanın her günü 10:30 - 17:30 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. 


***

Artık Burgazada'dan ayrılma zamanımız geldi. Sırada Kınalıada var. Hep birlikte Vapurla Kınalıada'ya geçiyoruz.

KINALIADA


Vapurumuz Kınalıada'ya yanaştığında bambaşka bir heyecana başlıyoruz. Burası Prens adalarının üzerinde nüfus olan en ufak adası. Küçük, samimi ve şirin bir ada. Aynı zamanda İstanbul'a en yakın ve diğer adalara göre en sessiz sakin ada olması sebebiyle de ünlülerin en popüler kaçamak mekanı olarak biliniyor. Eyvah! şu an farkında olmadan bütün ünlüleri de deşifre ettik :)

Buraya Kınalıada denmesinin sebebi ise toprağının kızıl renkte olmasıymış. İlk olarak hep birlikte sahilde bir çay bahçesinde oturup İstanbul'a karşı bir çay keyfi yapıyoruz...


Bu arada grubumuzun muzuru Filiz hanım ise masadan masaya selfi aktivitesini başlatıyor :)


Çaylarımızı içtikten sonra Kınalıada'nın meşhur dondurmasının tadına bakıyoruz. 


Çaylarımızı içtik, dondurmalarımızı yedik. Sıra geldi artık adayı gezmeye. İlk olarak hemen sahildeki Kınalıada Camii ile başlıyoruz gezimize.

Kınalıada Camii

Kınalıada Camii 1956 yılında mimar Başar Acarlı tarafından modern soyut biçiminde inşa edilmiş. Alışılmış cami mimarilerinden çok uzak, modern bir yapısı var.



Bu caminin ilginç bir yapılış öyküsü var;

Galata Köprüsü ve Karaköy Meydanı yapım çalışmaları sırasında Karaköy Camii'nin yıkım kararı alınır. Fakat o zamana kadar Türkiye'de yıkılmış bir cami yok ve Adnan Menderes hükümeti de ilk cami yıkan iktidar olmaya pek de hevesli değil. Düşünürler taşınırlar bir çözümle ortaya çıkarlar.

Kınalıada'da müslüman cemaat cami yapımı için yardım istemektedir. Bunun üzerine "Peki madem cami istiyorsunuz, bizde de fazla cami var. Üstelik kullanmıyroruz zaten, size verelim" gibi bir olaya girişilir. Böylece cami yıkılmamış, taşınmış olur.

Tabi bu taşınma sırasında camiye ait bir çok değerli parça ortadan kayboluyor. Öyle ya da böyle bu küçük, modern ve mütevazi cami ada halkına kazandırılıyor. 


İskele'ye çok yakın bir konumda iki adet kilise yer alıyor. "Çınarlı Köşk" sokakta Kınalıada Panayia Rum Ortodoks Kilisesi'ni ve "Akgünlük" sokakta ise Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi'ni ziyaret ediyoruz.

Kınalıada Panayia Rum Ortodoks Kilisesi (Kınalıada Kilisesi)

1886 yılında yapılan bu kilise Meryemana'ya ithaf edilmiş. Kilise'nin Narteks'inde Bakire Meryem'in doğumunu simgeleyen gümüşle kaplı bir ikona bulunuyor.

Çok eski bir tarihe sahip olmayan bu kilise gittiğimizde tadilatta olmasına rağmen içine girme fırsatı bulabildik.


Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi

Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi 1857 yılında ibadete açılmış. Kilisenin gösterişli çan kulesi Bağdasar Hagopyan inşa ettirmiş. Kilise 1988 yılıda geniş bir tadilat görerek günümüzdeki görünümünü almış. Kilise, genellikle yaz sezonunda adaya gelen cemaatlere ruhani hizmet sunmaktaymış.


Bu kilise bu güne kadar gezdiğim en şık ve en değişik kiliselerden biriydi. Burayı diğer kiliselerden ayıran en büyük özellik ise içeride sürekli olarak müzik çalmasıydı. Ayrıca kilisenin iç ve dışında bulunan kabartma detayları her yerde rastlanmayan ayrıntılardı.


Kilise aynı zamanda geniş bir avluya sahip. Avluda ayrıca 1972 yılında yapılan bir çeşme mevcut. Bunun yanı sıra  5 adet mezar bulunuyor. Burada bulunan mezarlar ise Kıdemli Peder Dionisios Çizmeciyan (Kilise'nin ilk din görevlisi), Sarkis Taşcıyan Efendi, Verjin Taşçıyan, Viktoria Papazyan ve Garabed Papazyan'a aittir.


Kiliselerimizi bitirdikten sonra sıra geldi Kınalıada'nın gösterişli köşklerini görmeye ve güzel sokaklarında dolaşmaya...


Bu güzel köşkleri gördükçe defalarca "ah keşke burada yaşasak" diye geçiriyoruz içimizden. Kimbilir birgün belki bizde "Adalı" oluruz.

Lafı gelmişken İstanbul'da "Adalı Olmak" diye bir kalıp vardır. Adalar'da yaşayan insanlara hep gıptayla bakılır. Belki biraz da farklı bir havaları vardır adalıların. Sanırım o da buranın havasından, suyundan... :)

***

Kınalıada sokakları şahane... Her sokak ayrı bir fotoğraf çekme isteği uyandırıyor bizde. Çektikçe çekiyoruz.


Grubumuzun iki hiperaktifi Filiz ve Nuran ise tamamen raydan çıkmış bir şekilde fotoğraf krizine giriyorlar. Onların enerjilerine hayranız :)


Tamam tamam itiraf ediyorum bende onlardanım... :)


Grubumuzun "bayan kahkahası" olarak tanınan Türkan hanım ise çok yakışıyor Kınalıada'nın çiçekli sokaklarına...


Kınalıada'nın güzel sokaklarının keyfini çıkardıktan sonra sıra geldi son durağımız olan Hristos Manastırı'na tırmanmaya. Dik bir yokuşu olsa da çıkmaya değer.

 

Hristos Manastırı (Dönüşüm Manastırı)

Kınalıada'nın en yüksek tepesi olan Hristos Tepesi (İsa Tepesi) üzerinde bulunan bu manastır Bizans yapımıdır. Bir diğer ismi de "Dönüşüm Manastırı" olarak bilinir.


Günümüzde rum çocuklarının yazlık yerleşkesi olarak kullanılıyor. Sadece cuma günleri saat 12:00'yekadar açılıyormuş. Onun dışında Fener Rum Patrikhanesi'nin koyduğu kurallara göre kesinlikle ziyaretçi alınmıyor. Bütün ricalarımıza rağmen maalesef içeri giremiyoruz. Önündeki geniş çimenlik alanda fotoğraf çekmek ile yetiniyoruz.


Hristos Tepesi aynı zamanda harika bir manzaraya sahip. Burada biraz oturup bu manzarada güzel bir muhabbete dalıyoruz.


Yeteri kadar dinlendikten sonra artık sahile iniş vaktimiz geliyor. Bu arada grubumuza Ankara'dan katılan ve yolları uzun olduğu için erkenden dönmek zorunda kalan sevgili dostlarımız Selim ve Özge aramızdan ayrılıyorlar. Biz onları çok sevdik. Çok güzel bir enerjileri olan bu güzel çifte bugünlerini bizimle paylaştıkları için teşekkür ederek vedalaşıyoruz.


Patika yoldan sahile doğru inmeye başlıyoruz. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjimize ise bir "Maşallah" alırız :)


Sahil yolunu takiben ada gezimize başladığımız noktaya geliyor ve ada turumuzu tamamlıyoruz. Çok güzel, enerjik ve keyifli bir grupla koca bir günü tamamlamakla birlikte bugün bizlere zaman zaman eşlik eden sevimli hayvan dostlarımızı da unutmayalım.

Sizlere onlardan bir demet sunmak istiyorum... :)


Adalar ile ilgili son Adalar Gezi Notlarımızı toparlayarak yavaş yavaş sizlere veda edelim...

Adalar'da Yaşam

Adalar'da yaşam genellikle sakinlik ve huzur üzerine kuruludur. Şehrin yanı başında şehirden uzak bir hayat vardır. İnsan kalabalığının ve gürültüsünün olmadığı bir yaşantı mevcuttur. Adalarda araba bulunmaz. Sadece kamu araçları (polis, ambulans, belediye araçları) hizmet vermektedir. Adalar'da Fayton ve Bisiklet kiralayarak turlar yapmak mümkündür. Sadece Kınalıada'da fayton bulunmaz. Ada halkı ulaşımlarını fayton, bisiklet ve elektrikli bisikletler ile sağlamaktadır. 

Adalar'da Yapmadan Dönme!

* Bisiklet ve fayton turu yapmadan,
* Adalar'ın güzel sokaklarında ve köşklerin önünde fotoğraf çekilmeden,
* Kilise ve Manastırları gezmeden,
* Yaz aylarında meşhur Ada dondurmacılarında dondurma yemeden,
* Ada sahillerinde rakı içmeden,
* Bayanlar için adalarda satılan papatyadan yapılmış taçları takmadan dönmeyin...

Adalar'a Nasıl Gidilir?

Adalara İstanbul'dan vapur ve motor seferleri ile ulaşmanız mümkündür. Adalar vapur seferleri tarifeleri ve Adalar motor seferleri tarifelerine linklerden ulaşabilirsiniz. Seferler yaz ve kış sezonlarında değişiklik göstermektedir.

Nereleri Gezdik? Hangi Rotayı İzledik?

Burgazada Gezisi Rotası (5 Km)
Parkur Detayı İçin Tıklayınız


Powered by Wikiloc

Kınalıada Gezisi Rotası (3,7 Km)
***


Günümüzün sonunda Kınalıada'nın sahilinde güzel bir şekilde güneşi batırıyoruz. Bu güzel masada olan tüm dostlar ile birlikte Kınalıada'dan Sevgilerle...


Teşekkürler Emin Mete SİVEREK.

Caner ÇELİK
14.05.2017

Fotoğraflar : Caner ÇELİK, Ercan GÜN, Selim BÖREKÇİ

Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir
buyukada-bisiklet-turuheybeliada-gezisi
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yazı hakkındaki fikir ve görüşlerinizi yazının altına yorum yaparak paylaşırsanız çok sevinirim. Ayrıca bölgeye gezi planı yapacaklar sorularını paylaşabilirler. Elimden geldiğince yardımcı olmaktan zevk duyarım.

Gezilerim sırasında anlık paylaşımlarımı yazılardan önce İnstagram'dan yapıyorum. Dilerseniz sosyal medya hesaplarımdan paylaşımlarımı takip edebilirsiniz.

Bu yazıda  Adalar Gezilecek Yerler, Burgazada Gezilecek Yerler, Burgazada Gezi Rehberi, Burgazada Gezi Notları, Burgazada Yürüyüşü, Burgazada Fayton, Burgazada Bisiklet, Burgazada Tarihi Yerler, Kınalıada Gezilecek Yerler, Kınalıada Gezi Rehberi, Kınalıada Gezi Notları, Kınalıada Yürüyüşü, Kınalıada Fayton, Kınalıada Bisiklet, Kınalıada Tarihi Yerler  konularına yer verdik. Umarım beğenmişsinizdir.

Sosyal Medya Takip
   
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

5 yorum:

  1. Burgaz ada yeşil doğanın içinden bir zamanlar manastır rahiplerinin yürüdüğü patikalrdan geçerken Canerin yazdıklarını hatrınızda canlandırdığınzda zaten Tarihin içene doğru yolculuk başlıyor ve artık sizde bu gizemli hikayelerle dolu adanın bir prensi de siz oluyorsunuz ..
    Yalnız. Burgaz adaya gitmişken yapılcaklar listtesi
    Orman patikarından Bayrak tepesine yürünmeli o kütük bulunmalı üstünde fotoğraf çekilmeli yol üstündeki köşklerin manzarasına tanıklık etmeli
    madam Marta Koyunda denize girmeli imkan varsa Kamp atılmalı ama koyu temiz bırakmalı hatta ordaki çöpleri el birilğiyle toplamalı
    Gece yatıya kalanlar için Cennetin bahçesinde olan canlı müzikli gecelri görmeli
    çarsıda yemek yiyceksen eğer Anne köftenin köftesi de tadılmalı
    Kınalı ada Yapılcaklar listesi
    Ara sokaklardaki köşkler gezildikten sonra zirveden gün batımını izlemeli caner burda gün batımı fotografı paylaşssan harika olur şenol hocamda vardı ..
    ve tabiki " Kınalıada dondurmcsı"ndan ada kulahında özel leziz dondurmaları tadılmalı
    ve kınalı ada çarsı meydanındaki balık lokantalarından balık ekmek yenmeli çok cazip fiyatlarda bulabilirsiniz hatta adalardaki en uygun balık ekmek kınalıada yenir desem yeri var..
    Caner arkdaşıma yazılarından ve paylaştığı resimlerden ötürü çok teşekkür ederim onun hikayesinde bir kahraman olmak onur verici bu sfer bana kısmet oldu kimbilir takipte kalırsanız belik bi sonraki gezinin kahramanlarından biri de siz olabilirsiniz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selimciğim yorumun ve düşüncelerin için çok teşekkürler. Güzel eklemeler yapmışsın. Seninle tanışmak, bu güzel günde birlikte olmak çok güzeldi. Buraları görmek, yaşamak çok değerli anılar. Umarım oraya gitmeyi düşünen dostlarımıza yardımcı olabilmişizdir bu yazıyla. Bu bölgeyi gezen diğer dostlarımızdan da katkı için yorumları bekliyoruz.

      Sil
  2. Harikasın Caner emeğine yüreğine sağlık ayrıca çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  3. Kalemine emeğine sağlık..Kültür var Tarih var,Yaşanmışlıklar var , neşe var,muziplikler var,fotoğraf var en önemlisi dostluklar var.Var da var..Tebrikler Caner.

    YanıtlaSil
  4. veee yine harika bir gezi olmuş... bayıldım adalara özelliklere köşklere ve yaşanmışlıklara... emeğine sağlık caner bey :)

    YanıtlaSil

En Çok Okunanlar