Doğa Yürüyüşleri ve Kamplar

Doğa ile başbaşa maceralar...

Şehir ve Kültür Gezileri

Şehirlerin tarihi ve kültürel dokusunda gezinmeceler...

Aktivite Gezileri

Eğlenceli ve adrenalinli aktiviteler...

Tarihi Geziler

Tarih kokan bölgelerde ve mekanlarda keşifler...

Sosyal Aktiviteler ve Etkinlikler

Turnuvalar, Spor etkinlikleri, fuarlar, seminerler ve buluşmalar...

Keşke Hep Çocuk Kalsaydık


Hepimiz çocuktuk bir zamanlar.. Üzerinden yıllar geçti ve sık sık kullandık şu cümleyi
"Keşke hep çocuk kalsaydık"...

Bizim çocukluğumuz güzeldi be.. Büyüdükçe farkına varıyorum aslında bunun, çocukken anlayamamışım pek.. Mesela biz çocukken arkadaşlarla mahalle maçları yapardık. Şimdi ki çocuklar futbolu bilgisayarlarda oynuyor. Aynı tadı verir mi? Tabiki "Hayır"...

Bizim zamanımızda sokaklarda top oynayan çocuklar vardı, şimdi sokaklar, caddeler bomboş.. Artık çocuklar internet denen sahte dünyanın içinde yaşıyorlar..

Dedim ya biz çocukken mahalle maçları yapardık.

Kurallarımız basitti.. 3 kornerden 1 penaltı atardık.. Ofsayt yoktu ama gol atan kazanırdı, Biz gol yersek kaleden çıkardık ya da gol atınca kaleye geçerdik...

Herkes kendini bir Pele, bir Maradona, Aykut, Rıdvan, Tanju zanneder; hatta maç esnasında top ayağında iken spiker gibi hareketlerini anlatan tipler de olurdu…

Topumuz her seferinde komşunun bahçesine kaçar ve genellikle patlak bir top düşerdi önümüze. Ah Zekiye teyze, rahmetli Şerife teyze neler çektin bizden..

Biz Sokakların Çocuğuyduk...

Futbol sahalarımız sokaklardı.. Saha çizgilerimiz kaldırımlar, kalelerimiz üstüste koyulmuş taşlardı.. 

Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... Büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen babandan dayak yemeye böyle mi gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı.

Bazen top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelir, herkesten şu ses duyulurdu: "İşe işe!" Uygun bir araziye def-i hacet yapıldıktan sonra maça devam edilirdi.

Bizim mahalle maçlarımız 90 dakika ile sınırlı değildi.. Akşam ezanına kadar sürer, hava kararana kadar devam ederdi.. Annelerden birisi balkondan "Ercaaann hadi eve gel artık hava karardı" "Cemiiilll hadi oğlum baban gelmek üzere" diye bağırınca sona ererdi.. Bazen de bir cam sesi maçı aniden bitirebilirdi…

Skor ne olursa olsun akşam saati yaklaştığında "Golü atan kazanır" kuralı işlerdi. Topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye kesilip kafaya takılırdı.

Bir de 16-17 yaşlarına doğru zorunlu jübile yapılırdı; “Oğlum çoluk-çocuklarla oynama” diyerek hava atılırdı. Aslında mahalle maçlarında tek bir kural vardı:

“O da hiçbir kuralın geçerli olmadığı!”
 Bizim çocukluğumuzda önemli olan top peşinde koşmaktı. Çocukluğumuzdaki mahalle maçlarında olduğu gibi.. Top neredeyse herkes orada..


Güzel günlerdi be.. Kendi aramızda ligler yapar, kartondan kupalarla kendimizi motive ederdik.. Her akşamın sonunda kendimizi ertesi güne hazırlardık.. Okuldan gelir gelmez tekrar sokağa..

Biz de "Fifa"lar, "Winning Eleven"lar, "Pes"lerle oynadık zamanında ama sokağın tadı başkaydı.. Şimdi ise geçmişte güzel anılar olarak aklımızda kaldı sokaklar..

Şimdi bunlar kalmadı.. Sokaklar boş.. 

Biz sokakları özlüyoruz, sokaklar da bizi...

Caner ÇELİK
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

Dünya 100 Kişilik Bir Köy Olsaydı

Dünya nüfusunu mevcut halkların nispetlerini muhafaza ederek 100 kişilik bir köy kadar küçültebilseydik bu köy şöyle olacaktı...

57 Asyalı, 21 Avrupalı, 14 Amerikalı ve 8 Afrikalı...

Bunların 52'si kadın, 48'i Erkek olacaktı...

30 Beyaz, 70 Beyaz olmayan...

30 Hristiyan, 70 Hristiyan olmayan...

89 Heteroseksüel, 11 Homoseksüel...

6 Kişi bütün servetin %59'una sahip olacaktı ve bunların hepsi ABD'li olacaktı...

20 kişi iyi evlerde yaşayacaktı...

30 kişi okuma yazma bilecekti...

1'i ölmek üzere, 1'i doğmak üzere olacaktı...

1 kişi Bilgisayar sahibi olacaktı...

1 kişi... evet sadece 1 kişi Üniversite Mezunu olacaktı...

Şimdi şunları göz önünde bulundurun...

Bir savaş tehlikesi ile, işkence görmek ile, aç kalma korkusu ile karşı karşıya değilseniz 500 milyon insandan daha iyisiniz...

Tutuklanmaktan, işkence görmekten ya da öldürülmekten ibadethaneye gidebiliyorsanız 3 milyar kişiden daha şanslısınız...

Buzdolabınızda yiyeceğiniz, üzerinizde elbiseniz ve başınızı sokup uyuyabileceğiniz bir eviniz varsa dünyadaki insanların %75 inden daha zenginsiniz...

Bankada ve cüzdanınızda para varsa dünyanın en imtiyazlı %8'i arasındasınız...

Anneniz babanız sağ ise, siz dünyadaki nadir kişilerden birisiniz...

Siz eğer bu yazıyı buraya kadar okuyabiliyorsanız sevinin, çünkü dünyadaki okuma yazma bilmeyen 2 milyar insandan biri değilsiniz...


Hayat herşeye rağmen güzeldir, yaşamayı bilene...

Caner ÇELİK

Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

"Nasıl" Yani Google ?


Ahh Google.. Can Google.. Neredeyse adımızı bile sana soracağız. Sen yokken biz "Nasıl" yaşıyormuşuz?, Aradığımızı "Nasıl" bulabiliyormuşuz?, Ansiklopedileri "Nasıl" karıştırıyormuşuz?...

Ne günlerdi o günler be.. Vitrinlerde 1-2-3-4-5-6-7... diye sıralanan Meydan Laruesse Ansiklopediler.. Sayfa sayfa karıştırıp ordan burdan topladığımız bilgiler.. Şimdi ise rahatız.. Her evde en az 1 adet bilgisayar, her bilgisayarda internet, internette "Google" var...

Arattığımız her kelimede binlerce bilgi dökülüyor önümüze. Ne arıyorsak birkaç saniye içinde önümüze getiriyor Google.. Çok ta akıllıdır kendileri.. Bir deyim vardır hani bizde "Leb demeden leblebiyi anlamak" diye.. Biz daha yazmaya başlar başlamaz kendi cümleler halinde önümüze seriyor bilgilerini.. Tabi bunlar rastgele olmuyor. Google'da en çok aranan kelime ve cümle toplulukları yazdığınız her harf ile beraber otomatik olarak çıkıyor karşınıza..

Bu bilgilerle beraber şimdi Google'a  "Nasıl...." ile başlayan bir cümle yazmak isteseniz ülkemiz internet kullanıcılarının en çok merak edip Google'da aradığı cümleleri görebilirsiniz. Güzel Memleketimin güzel insanları anasına babasına soramadığı birçok şeyi Google'a soruyormuş meğer..

Ağlasak mı? Gülsek mi? Yoksa oturup düşünsek mi?

Ya da ne yapacağımızı Google'a mı sorsak?...

Caner ÇELİK
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

Yüreğimiz Yandı


Tarihi Haydarpaşa Tren Garı'da henüz bilinmeyen nedenle yangın çıktı. Garın çatısında saat 15.30 sıralarında başlayan yangını söndürmek için çok sayıda itfaiye ekibi sevkedildi. 1 saatlik müdahalenin ardından yangın söndürüldü. Sogutma çalışmaları sürüyor..


Yangın nedeniyle polis geniş güvenlik önlemleri alındı. Tren seferleri durduruldu, gardan vatandaşlar çıkarıldı.
Çatıdaki yangınla oluşan dumanlar kilometrelerce uzaktan görülecek şekilde yükseldi.

Dumanlar Ortaköy sahillerine kadar ulaştı. Kadıköy, Üsküdar, Kartal, Erenköy ve Ümraniye müfrezeleri, getirilen 52 metrelik merdivenlerle yangın söndürüldü.

Sahil güvenlik ekipleri de denizden yangının başladığı 4 katlı binanın çatı katına su sıkarak söndürme çalışmalarına katıldı. Söndürme çalışmalarında deniz suyu kullanıldığı açıklandı.

İstanbul'un en önemli silüyetlerinden biridir Haydarpaşa Garı.. İstanbul hasretiyle yanıp tutuşan insanların rüyası, onlarca yeşilçam filminde İstanbul'un giriş kapısı olarak tasfir edilen İstanbul'un en büyük tarihi derlerindendir.. Doğma büyüme İstanbul'lu olan biri için Haydarpaşa'nın yanışını çıplak gözle görmek ne kadar acıdır anlatabilmek mümkün değil.. Başlıkta da dediğimiz gibi Biz İstanbul'luların bugün "Yüreği yandı"...

Bizim yüreğimiz yandı belki ama bir de bu işin diğer bir tarafı var.. Haydarpaşa yandı mı? Yakıldı mı?...

Allahın dağında, Allahın ormanında çıkan bir yangına havadan helikopter ile müdahale ediliyor fakat İstanbul'un göbeğindeki Haydarpaşa'mıza helikopter ile müdahale edilemiyor. Bu yetmezmiş gibi İtfaiye araçları trafiğe takılıyor.. Allahtan ki Haydarpaşa'yı yaptıran devrin Osmanlı padişahı II. Abdülhamit deniz kenarına yaptırmış ki bu yangına denizden müdahale edilebildi.. çok şükür..

Sayın dünya kentleri başkanı ödüllü belediye başkanım, Haydarpaşa faciasını nasıl açıklayacaksınız bize? merakla bekliyoruz.. Sadece beklediklerimiz bu değil.. Bundan sonra ne olacak? Haydarpaşa'ya neler yapılacak? Sırada neresi var?

En çok merak ettiğim de bu yangın da en karlı kim oldu? ya da kim olacak?

Tüm İstanbul'lulara geçmiş olsun..

Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

4 Ayda Çok Tembelleşmişiz

10 temmuz'da yapılan KPPS sınavında tam puan almayı başaran 350 çalışkan öğrencimiz 4 ay gibi kısa bir süre sonrasında bi hayli tembelleşmiş gibi görünüyor..

Ülkemizin geleceği için çok şeyler beklediği bu 350 kişilik " süper zeka " topluluğu dün açıklanan sınavda nal topladığı, hatta bazılarının rapor alarak sınava girmediği belirlendi...

10 Temmuzda 350 kişinin aynı anda tam puan almasına rağmen 31 Ekim'deki sınavda Tam Puan Alan Çıkmadı!

Bununla beraber bu "350 süper zeka haricinde" ilk sınavda 115 puanı geçen 4200 öğrenci büyük bir tembellik örneği gösterirken, 31 Ekim'deki sınavda 100 puanı geçebilen öğrenci sayısı 8000 küsürlerden 2218'e düştü...

4 ay önce harikalar yaratan süper zeka baaaazı örnek Türk gençlerinin 4 ayda bu kadar tembelleşebildiğini görmek çok üzücü gerçekten.. 350 kişinin aynı anda tam puan yaptığı bir sınav sonrasında oysa ki bende demiştim ki "Hahh işte Türkiye'nin canavar geleceği geliyor"...

KPSS sınavına giren tüm öğrencilere sesleniyorum.. İkinci sınavda ki bu başarısızlığınızı kınayarak ilk sınavı hatırlatıyorum..

Bakın ÇAL(ış)INCA oluyormuş...

Ülkemizin aydınlık geleceğine gölge düşürenlere KAPAK olsun..

Caner ÇELİK
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

Sharm El Sheikh'te 5 Gün


13-17 Kasım tarihleri arasında binlerce yıllık tarihiyle medeniyetin beşiği olarak bilinen Mısır'ın Sharm El Sheikh bölgesindeydik.. 43 kişilik grubumuzla Sharm El Sheikh'te macera dolu harika bir 5 gün geçirdik..

Sharm El Sheikh, Mısır'ın en önemli turizm merkezlerinden biri.. Mısır'ın sembolü olan piramitlerin bulunduğu şehir olan başkent Kahire'ye 498 km uzaklıktaki Sharm El Sheikh, özellikle sualtı güzellikleriyle ön plana çıkıyor.

Dalış meraklılarının en önemli adreslerinden biri olan Kızıldeniz'in yanı başında bulunan bu turistik kasaba, aynı zamanda dünyanın en büyük 2. sualtı milli parkı olan Ras Mohammed Milli parkını da içinde bulunduruyor. Sharm El Sheikh, sualtı güzelliklerinin yanısıra gece hayatında da iddalı.. Dünyaca ünlü Hard Rock Cafe, Budha Bar gibi markaların bulunduğu "Naama Bay" bölgesi, bu şirin kasabanın en hareketli kısmı olarak biliniyor..

5 güzel ve eğlenceli gün geçirdiğimiz Sharm El Sheikh'te yaşadıklarımızı  klavyeye aldık.. Şimdi bu yazıyı okuyan dostlarımız geçirdiğimiz bu eğlenceli 5 günü bizimle berabermiş gibi olmazsa adam değilim.. :) Haydi çıkıyoruz yola..


1.GÜN :  Sharm El Sheikh'e Varış

Sabah erken saatlerde rehber ekibimiz Emre, Derya ve Taner arkadaşlarımızla buluştuk. Saat 14:20'de Sabiha Gökçen'den ayrılarak 17:10'da Sharm El Sheikh havalimanına vardık. Havalimanına vardığımızda misafirlerimizin olağan panik havasını sakinleştirdikten sonra pasaport polisine uğrayarak ülkeye giriş yapmaya hazırlandık. Sıra bana geldiğinde pasaportumu almayı beklerken sevgili pasaport polisi abimiz pasaportumu vermedi.. Sıradan diğer rehber arkadaşım Emre'yi aldı ve onun pasaportunu da vermeyerek diğer pasaportları işleme alarak işine devam etti. Biz tabi tam "Noluyo Lan" moduna giriyorduk ki polis abi 14-15 yaşında sivil kıyafetli ve hala nedir, kimdir çözemediğimiz küçük bir veleti yanına çağırarak bizim pasaportları eline verdi.. Velet beni takip edin diyerek artist tavırlar sergiledi.. Pasaport polislerinin şefi olduğunu düşündüğümüz amcanın odasının önünde oraya oturmamızı söyledi.. Dakikalar dakikaları kovalarken odaya girenler, çıkanlar, birbirlerine "bunlar niye bekliyo" diye soran araplar iyice bizi huzursuz etti.. Ama tabi biz işin biraz da makarasındaydık.. :) Çokta işin suyunu çıkarmadan içinde olduğumuz vahim durumda bile eğlenmeye çalıştık.. Bi ara "Allah büyüksün yarabbi" "Allahın izniyle" gibi vurgulamalar yaparak tribünlere oynadık ama çok başarılı olamadık.. İşin dışkısını çıkarak "kıbleyi filan sorsak kalplerini kazanır mıyız acaba?" diye düşündük ama ters tepmesinden korktuk.. Bir an celallenip "gider" mi yapsak acaba dedik ama tabir-i caizse totomuz yemedi... :) Laf arasında polis abiler "bekar ve 2 erkek olduğumuz için bizi göz altına aldıklarını söylediklerinde "Eyvah bizi evlendirmesinler" gibi kaygılara kapıldık.. Herşeyi bi yana bırakarak o anda Cem Yılmaz'ın son filmi Yahşi Batı'daki soygun sahnesi geldi.. Oradaki Cem Yılmaz'ın unutulmaz repliği  "***meseler bari" yi hatırlayarak endişemize eğlence kattık.. :)

Aradan 1 saat geçtikten sonra çok yetkili bir abiye benzeyen ve apoletlerindeki yıldızlardan çok etkilendiğimiz abimiz bize pasaportlarımızı geri vererek selametle uğurladı.. Bu sıkıntılı dakikalarda bize yardımlarını esirgemeyen ve sürekli bizim gönlümüzü ferah tutmaya çalışan Mısırlı yerel rehber arkadaşımız Hamit'e şükranlarımızı sunuyoruz..

Dışarıdaki otobüslerimizde 1 saat boyunca bizi bekleyen misafirlerimiz, ufukta bizleri görünce koca bir alkış koparttılar.. Tabi ayrıca otobüse bindiğimizde durumla ilgili bayağı bi gırgır & şamata yaparak Mısırlı arap polisler adına onlardan özür diledik.. :)

Otelimize vardığımızda odalarımıza yerleşerek yorucu bir günün ardından istirahate çekildik.. Bazı misafirlerimizin ise tatile hızlı başlayarak Naama Bay'e gidip renkli bir gece geçirmeleri gözümüzden kaçmadı..

Kural : Mısır'da gereksiz delikanlılık başınızı ağrıtır..

2.GÜN :  Çölde Quad Safari

İkinci günümüzde sadece tatsız tuzsuz bir peynir ve salatalıktan oluşan mükemmel kahvaltımızı yaptıktan sonra Naama Bay olarak bilinen şehir merkezine indik.. Orada hem biraz döviz bozdurup hem de kişisel ihtiyaçlarımızı giderdik.. Bu sırada tam olarak yerine getiremediğimiz kahvaltı görevini öğle yemeğiyle telafi edelim dedik.. Şöyle bir etrafa baktık ve reklama girmemesi için ismini vermek istemediğimiz dünyaca ünlü bir fast food markasına girerek karnımızı bir güzel doyurduk.. 

Sonra yine ismini vermek istemediğimiz bir telefon operatöründen yerel hattımıza kontör almak için bir dükkana girdik.. orada teknolojiyle dans eden sevgili abimizle tanışarak büyük ihtimalle kendi icadı olan "Mükemmel Kontör Yükleme Aleti" ile tanışma fırsatı bulduk..
(Bkz. solda)

Bu aleti görünce şaşkınlığımızı gizleyemeyerek, abimizi bu icadından dolayı kutladık...

Öğleden sonra yapacağımız çölde Quad Safari turumuz için otelimize gidip hazırlık yaptık.. Poşularımızı takıp kendimizi bir güzel sarıp sarmalayarak çöl kumlarına meydan okumaya başladık..

4 tekerlekli Quad Bike adı verilen araçlarımızla çölün iç kısımlarına doğru ilerledik.. Önde yerel safari rehberlerimiz, arkalarında biz parkurumuzda devam ettik..

Çölde biraz ilerledikten sonra fotoğraf molası verip hemde biraz dinlenmiş olduk.. Fotoğraf molası ardından tüm misafirlerimizle tek sıra halinde dizilerek ufak bir oyun oynadık.. Hep bir ağızdan seçtiğimiz bir kelimeyi bağırdığımızda karşıdaki dağlardan yapan yankıyı dinlemek hoş bir andı..


Fotoğraf molasının ardından yolculuğumuza devam ettik. Hava yavaş yavaş kararırken programımızdaki Bedevi Çadırı'na doğru yol aldık.. Bedevi çadırlarına uğradığımızda çardaklara oturarak yorgunluğumuzu attık.. Daha sonra küçük kızların dağıttığı "çay ikramı" adı altında siyah sıvıyı mideye indirdik.. Bu arada bedevi çadırında elektriklerin kesilmesiyle birlikte çölün ortasında zifiri karanlıkta kalmamızda maceramıza renk kattı.. Bu arada orada tanıştığımız ve ingilizce bildiğini öğrendiğimizde gayet dumur olduğumuz bedevi amcamızla da şu ünlü "Bedevi" olayı hakkında sorular sorduk.. "Abi açıkça konuşalım bu kutup ayısıyla aranızda ne geçti diye..." :) Soruları yanıtsız bırakan bedevi amcamızın şüpheli tavırları dikkatlerden kaçmadı.. :)


Herkes bilir bendeki Fenerbahçe sevgisini. Sahra Çölü'ne gelip Fenerbahçe atkısı açmadan olur mu? -Tabiki olmaz... :)


Akşam olup otelimize döndüğümüzde toz kümeleri halinde odalarımıza gittik.. Bu sırada bazı otellerde sıcak suyun arızalandığı ve duş alma konusunda sıkıntı yaşandığı haberini alınca kötü bir sürprizle daha karşılaştık..

Kural : Eğer Mısır'da iseniz, her an her türlü sürprize hazırlıklı olmalısınız...

3.GÜN :  Ras Mohammed Tekne Turu & Naama Bay

Turumuzun üçüncü gününde sırada Ras Mohammed tekne turu vardı.. Ranada isimli teknemizle dünyaca ünlü Kızıldeniz'in mavi sularına açılmaya başladık.. Turumuz boyunca  teknemizin yerel rehberi Mahran ve tekne kaptanımız Muhammed'in yardımlarıyla bizimde ilk defa çıktığımız bu turu alnımızın akıyla atlatmaya çalıştık.. Turumuz boyunca 2 farklı yerde dalış yaparak son durağımızda ise bir yüzme molası verdik..


Dalış esnasında gördüğümüz en ilgi çekici balık Nemo balığıydı.. Dünyaca ünlü bir sinema yıldızıyla Kızıldeniz'in derinliklerinde tanışmak heyecan vericiydi..

Ayrıca teknemizdeki leziz öğle yemeğini hazırlayan ismini hatırlayamadığım teknemizin aşçısına da teşekkürü borç biliyoruz.. Keşke bir de son yüzme molamızda denizde yüzen yaklaşık 7 cm uzunluğunda kahverengi insan dışkısını da görmeseydik de ağzımızın tadıyla turu tamamlasak diyorduk ama oda nazar boncuğu olsun artık..

Teknemizle kıyıya yanaştığımızda yorulduğumuzu farkettik fakat, bu akşam Naama Bay'de eğlenmeyeceğimiz anlamına gelmezdi.. :) İlk olarak akşam Emreyle buluştuk ve diğer rehber arkadaşımız Derya'yı otelin lobisinde beklerken Derya'dan gelen bir telefon sonrasında gülsek mi ağlasak mı bilemedik..

Derya taksiye biniyor.. Taksici ıssız bir yola girip normalden fazla bir zaman dilimi süresince ilerliyor.. Derya olaydan kıllanıyor ve taksiciye "nereye gidiyoruz" diye soruyor... Bu sırada taksicinin gideceği yeri bilmediğini farkediyor.. Taksici bir başka taksici arkadaşına yol tarifi amaçlı adres sormak için arabadan iniyor fakat arabanın el frenini çekmeyi unutuyor.. Arkaya doğru hareket eden şöförsüz araba, şöförüne totosuna darp etmek suretiyle bir güzel çarpıyor.. Bu sırada taksici taksiyi durdurmaya çalışırken, sevgili Derya arkadaşımız arabanın içerisinde çaresiz bi şeklide olayları izliyor.. :)

Derya'nın sağ salim yanımıza gelmesiyle birlikte Naama Bay'e inip çarşıda dolaşmaya çıktık.. Biraz alışveriş için çarşıda dolaşırken yine Arapların ortak bir takıntısı olan "Yavaş Yavaş Hasan Şaş" tacizlerine maruz kaldık.. Bu olayı hemen açıklayalım efenim ;

Herhangi bir yerde araplara Türk olduğunuzu söylerseniz ya da bir şekilde onlar sizin Türk olduğunuzu anlarsa ilk cümleleri "Yavaş Yavaş Hasan Şaş" oluyor.. Dünya kupasından yadigar olduğunu düşündüğümüz bu cümle ile hatırladıkları 400 yıllık Osmanlı hakimiyeti değil de Hasan Şaş olması da ayrı bir garip.. Bu da futbolun dünya üzerindeki inanılmaz etkisi tabiki..




Naama Bay'de yaptığımız çarşı gezintisi, biraz gece hayatı ve az miktarda alınan alkol sonrasında otelimize geri dönmek için taksiyle pazarlığa girmeye niyetleniyorduk ki.. Söylediğimiz fiyata taksici abimiz direk atlamak suretiyle kabul etti.. Tam "taksiciyi kazıkladık" diye düşünürken gideceğimiz otellerin birbirine çok yakın olduğunu öğrenince, taksicinin bizi kazıkladığı gerçeği yüzümüze acı bir gerçek olarak vuruldu.. Ama biz Türküz, gururluyuz.. kazıklansak bile altta kalmayız.. Tam taksiden inerken Emre'nin taksiciye "Aslında buranın 20 pound olduğunu biliyorum ama bunu bilerek sana 40 pound veriyorum" demesi hepimizin içini rahatlattı. Artık Mısır'daki tüm taksicilere ne kadar delikanlı olduğumuzu göstermiştik...

Kural 1 : Mısır'da çarşıda geziyorsanız mümkün olduğunca Türk olduğunuzu belli etmeyin.. Nereli olduğunuzu soranlara Papua Yeni Gine, Ütopya, Dominik Cumhuriyeti gibi cevaplar verin..

Kural 2 : Mısır'da her şeyin bir pazarlık payı vardır.. Unutmayın ki pazarlık bizim ata sporumuzdur bizimle aşık atamazlar..

4.GÜN :  Glass Boat Turu

Yine sadece peynir ekmekle geçiştirilmiş güzel bir sabah kahvaltısının ardından Glass Boat (Cam  tabanlı tekne) turuna gitmek için otellerimizden ayrıldık.. Glass Boat'un amacı, teknenin dibindeki cam etrafındaki koltuklara oturarak denizin dibindeki canlıları ve mercanları daha yakından güzel bir şekilde izlemek.. tabi birgün önce deniz altında o güzelliklerle birebir yakın olmak daha bir etkileyiciydi ama dün göremediğimiz birçok balık çeşidini Glass Boat turunda görme ve gösterme fırsatı bulabildik..

Gördüğümüz en önemli şeylerden biri de dünyanın en büyük mercanı olarak bilinen ve usta dalgıçların sadece onu görebilmek için buraya geldikleri Beyin Mercanı idi.. Beyin şeklindeki oluşumu ile dikkatleri çeken bu büyük mercan misafirlerimizin de çok ilgisini çekti..


Glass Boat turunu tamamladıktan sonra tekrar otellerimizin yolunu tuttuk.. Rehber arkadaşlarımızla son gecemizin şerefine Sharm El Sheikh'in en iyi balık restoranlarından biri olan Fares'te balık yemek için sözleştik..

Mısır'da francahise markalar haricinde birşey yemeğe çekinmeniz gayet doğaldır.. Fakat aynı şey "Fares" için geçerli değildir.. Birçok yerde bulamayacağınız lezzetteki deniz ürünlerinin tadına bakmak çok keyif vericiydi.. Tabi siz siz olun siparişi çok detaylı vermeye çalışmayın, net olun.. Yaklaşık 30 dk süren bir sipariş verme töreninde 4 adisyon yırtan sevgili garson abimiz, "Nasıl garson olunamaz" isimli bir belgesel sergiledi.. Yani orası Sharm El Sheikh değil de Sultanahmet filan olsaydı garsonu dövsek sevap kazanırdık, ama yemiyo ki işte.. :)


Yorucu bir sipariş evresini atlattıktan sonra benim ve Emre'nin Kalamarımız, Derya'nın içinde bol miktarda deniz böceği bulunan karides çorbası masamızı şereflendirdi.. Nefis deniz mahsüllerini afiyetle tüketmemizin ardından son gecemizi de noktalayarak otellerimizin yolunu tuttuk..

Kural : Mısır'da bir restorana gittiğinizde sipraiş verirken sabırlı olunuz, sinirlenmeyiniz, yılmayınız.. 

5.GÜN :  Eve Dönüş...


Sabahın erken saatlerinde uyanıp turumuzun son kahvaltısını etmek amacıyla restorana indik. Kahvaltı sonrası toparlandıktan sonra otelimizden ayrıldık. Saatler 13:30'u gösterdiğinde güzelim ülkemize ayak bastık. Güzel ve eğlenceli bir Mısır macerasına daha son verdik. Darısı gelecekteki maceralara... 



Caner ÇELİK
18.11.2010


Fotoğraflar : Caner ÇELİK, Derya ÖZKAN
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Gezilerim sırasında anlık paylaşımlarımı yazılardan önce İnstagram'dan yapıyorum. Dilerseniz İnstagram Hesabımı takip edebilirsiniz. Ayrıca Facebook Sayfamdan da paylaşımlarımı takip edebilirsiniz.

Yazı hakkındaki fikir ve görüşlerinizi yazının altına yorum yaparak paylaşırsanız çok sevinirim. Ayrıca bölgeye gezi planı yapacaklar sorularını paylaşabilirler. Elimden geldiğince yardımcı olmaktan zevk duyarım. Beğendiğiniz yazıları lütfen sosyal medya hesaplarınızda paylaşınız. Teşekkürler :)

Bu yazıda  Sharm El Sheikh Gezilecek Yerler,  Sharm El Sheikh Görülecek Yerler, Sharm El Sheikh Tarihi Yerler, Sharm El Sheikh Rehberi, Sharm El Sheikh Gezi Notları, Sharm El Şeyh, Sharm El Sheikh Turları, Sharm El Sheikh Günübirlik Turlar, Sharm El Sheikh Nerede?, Sharm El Sheikh Gezisi, Naama Bay, Naama Bay Gezisi, Naama Bay Nasıl Gidilir, Naama Bay Nerede, Glass Boat Sharm El Sheikh, Beyin Mercanı Sharm El Sheikh, Mısır Gezilecek Yerler, Mısır Görülecek Yerler, Mısır Tarihi Yerler, Mısır Gezi Rehberi, Mısır Gezi Notları konularına yer verdik. Umarım beğenmişsinizdir.

Bütün Gezi Yazılarım

Takip İçin
   
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

Balıkesir Turistik Gezi Rehberi


  Balıkesir Gezilecek Yerler


Şehir Sembolleri
*

Plaj ve Sahiller
*

Doğa ve Tabiat Alanları
*

Tarihi Yerler ve Dini Mabetler
*

Müzeler
*

Anıtlar ve Şehitlikler
*

Popüler Yerler
*

Kamp Bölgeleri
*

---------------------------------------
Gezenti Caner Balıkesir Gezi Yazılarım
Gezi Yazısı Bulunmamaktadır
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

En Çok Okunanlar