Doğa Yürüyüşleri ve Kamplar

Doğa ile başbaşa maceralar...

Şehir ve Kültür Gezileri

Şehirlerin tarihi ve kültürel dokusunda gezinmeceler...

Aktivite Gezileri

Eğlenceli ve adrenalinli aktiviteler...

Tarihi Geziler

Tarih kokan bölgelerde ve mekanlarda keşifler...

Sosyal Aktiviteler ve Etkinlikler

Turnuvalar, Spor etkinlikleri, fuarlar, seminerler ve buluşmalar...

Doğu'nun İncisi 'Van'


Uzun zamandır bir yerlere gitmediğim için doğal olarak gezi yazısı da yazamıyordum.. Bu kadar uzun aranın ardından rotayı da biraz uzaklara çevirdim.. 25-28 Ekim 2013 tarihleri arasında 3 günümü Doğunun incisi Van'da geçirdim..

Kardeşimin vatani görevini Van - Erciş'te yapmasıyla birlikte ona bir ziyaret farz olmuştu. Bu ziyareti ise onun doğumgününe denk getirerek ona güzel bir moral olalım dedik. 25 Ekim öğle saatlerinde İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanından Van'a doğru uçmaya başladık.. Yaklaşık 75 dakikalık bir yolculuk sonrasında Van Gölü'nün üzerinden alçalmaya başladık..
Bizim Göl dediğimize bakmayın orada Van Gölü'ne Van Denizi diyorlar. Çünkü gerçekten bir tarafından baktığınızda ucunu bucağını göremiyorsunuz. Bunu ilk olarak dakikalarca Van Gölü üzerinde uçup hala Van'a ulaşamadığımızda çok net anlamış bulundum.. :)
                                                                
Van Gölü Üzerinde..

Akşamüstü saatlerinde Van Ferit Melen Havalimanı'na indik. Aynı anda Ankara'dan gelen babamlarla da buluşup servise binerek Erciş'e doğru hareket ettik. Van şehir merkezi ile Erciş arası 90 km uzaklıkta ve yaklaşık olarak 1 saat 15 dk sürüyor. Erciş'e ulaştığımızda hava kararmıştı ve doğruca kardeşimin görev yaptığı birliğe gidip onu evci çıkararak 2 günlük özgürlüğüne kavuşturduk :)
Vakit daha geç olmadan hemen otelimize yerleşerek yorgunluğumuzu atıp kardeşimle hasretimizi giderdik.. Erciş'te kaldığımız Safa Otel'e ilk vardığımızda çok güzel karşılandık. Odalar tertemiz ve tam bir ev ortamı yaratarak aileler için çok uygun hale getirilmiş şirin bir oteldi. 2011'de Erciş'te meydana gelen büyük deprem felaketinden sonra bölgenin hemen hemen tüm oteller yıkılmış ve felaketten sonra hasarsız şekilde ayakta kalan nadir otellerinden biriymiş Safa Otel. Bir turizmci olarak bunları araştırmak ve sizlerle paylaşmak da boynumun borcudur.. :)
Yol yorgunluğu var tabi.. Uçağı sırtımızda taşımadık ama ne de olsa 825 mil yol gitmişiz (Foursquare'in yalancısıyım) yoruluyor insan.. Yatıp dinleniyoruz..
***
Ertesi güne erken başladık. Bugünümüzün tamamını Van'ı gezmeye ayırdık. . Kahvaltımızı yapmadan otelden ayrıldık çünkü kendimizi meşhur Van Kahvaltısı'na sakladık.. İlk işimiz bir araba kiralayıp vakit geçirmeden Van'a doğru yola çıkmak oldu.. Van'a geldiğimizde saat 11:00 civarıydı.
Bilmediğimiz bir coğrafyaya geldiğimiz için turist konumundaydık ve bugün yapacağımız gezide rehberliğimizi burada yaşayan arkadaşım Gülperi Özgökçe yapacaktı. İlk önce Gülperi ile buluşup hasret giderdikten sonra karnımızda çalan zil sesleri derhal kahvaltı yapmamız gerektiğini bize hatırlattı. Hemde "Meşhur Van Kahvaltısı" :)
Van'da "kahvaltıcılar sokağı"diye bir yer var ve şehrin en ünlü kahvaltı salonları burada bulunuyor. Biz de Gülperi'nin tavsiyesiyle Sütçü Kenan Kahvaltı Salonu'na gittik.

Van kahvaltısı masamıza birer birer serpildiğinde aslında biraz hayal kırıklığına uğradım. Ben daha fazla yöresel tat beklerken masamıza gelen ürünler ülkemizin herhangi bir yerinde herhangi bir yere kahvaltıya gidildiğinde ya da evlerimizde yaptığımız kahvaltılarda tükettiğimiz ürünlerden çok fazla farkı yoktu. Bu anda "Van Kahvaltısı" değerinin aslında biraz ticari abartma olduğunu anladım.. Ama yine de bir şehrin bir "Canavar" ile anılacağına "Kahvaltısı" ile tanınması bizim kültürel değerlerimizi açısından çok daha doğru olacağı fikrindeyim. Bu konuda biraz balonlaştırılmış bile olsa Van Kahvaltısı'nı desteklerim.. :)
Biraz bilgi verelim o zaman Van Kahvaltısı hakkında..
Tarihi Van Kahvaltısının kökleri 1947'ye dayanıyormuş. Yani o kadar da tarihi değil. Bir girişimci "Süt Evi" adı altında bir salon açmış. İlk Van kahvaltısında mönüde Süt, çay, bal, otlu peynir ve tahin pekmez varmış. Daha sonraları yöresel lezzetlerden süzme yoğurt, karakovan balı, yöresel kavut bu mönüye eklenmiş. 1970'lerde ise et ürünleri katılarak (Sucuklu ya da Kavurmalı yumurta) kahvaltı zenginleştirilmiş. Bunların yanında klasik zeytin, beyaz peynir, domates, salatalık ve lavaş.. Bu mönüde ilginizi çeken sadece "Kavut" olacaktır.
"Kavut" nedir diye merak edenler için ; Yağ, tavada eritildikten sonra kavrulmuş buğday dövülmüş haliyle yağın üzerine dökülür. 1 dk sonra hazır hale gelir. 

"Sütçü Kenan" buranın en iyisi.. En azından buradaki en iyi kahvaltı salonuna gelip, en iyisini gördüğümüz için içimiz rahat.. Van kahvaltısı "aha da budur" diyebiliyoruz.. Her ne kadar bizi çok fazla tatmin etmese de Gülperi "sen bide bizim evdeki Van kahvaltısını gör" diyor ve bizi başka bir zaman için kahvaltıya davet ediyor. Van "Ev" Kahvaltısı sözünü almanın rahatlığıyla kahvaltımızı bitirip şehri gezmek için yol alıyoruz..
İlk önce yürüme mesafesinde olan Rus Pazarı'na gidiyoruz. İstanbullular bilirler, bizim Kapalıçarşı'nın minyatürü diyebiliriz burası için. Buradan birçok ihtiyacınızı karşılamanız ve sevdikleriniz için hediyelik eşya alışverişleri yapmanız mümkün. Şehir içinde gezerken birşey dikkatimi çekiyor.. Adım başı kuyumcu!
Dükkanlar şöyle sıralanıyor : Kuyumcu, Kuyumcu, Büfe, Kuyumcu, Telefoncu, Kuyumcu, Kuyumcu, Büfe ve yine Kuyumcu.. :)
Şehrin içini yürüyerek biraz keşfettikten sonra asıl merak ettiğimiz yerlere doğru aracımızla yola çıkıyoruz. İstikamet Akdamar Adası..
Akdamar Adası, Van'ın Gevaş ilçesinin karşısındaki van Gölü'nün en büyük adasıdır. Üzerinde bulunan dünyaca ünlü "Akdamar Kilisesi" bu adaya ismini verir. Akdamar Kilisesi yörede hüküm süren Vaspurakan hanedanınca, Kral I. Gakik tarafından M.S. 915-921 yılları arasında Mimar Keşiş Manuel'e yaptırılmıştır.

Akdamar Adasındaki Surp Haç kilisesi, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van yöresine getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç'ın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik'in emriyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edilmiştir. Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasında sayılır. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi, alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve Kutsal Kitap'tan alınma sahnelerle bezenmiştir. Kilise bu özelliğiyle de Ermeni mimari tarihi içinde eşsiz bir konuma sahiptir.

Kilise merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca biçimli haç planında olup kırmızı kesme tüf taşlarıyla inşa edilmiştir. Kilisenin dış cephesi, alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve Kutsal Kitap'tan alınma sahnelerle bezenmiştir. Kilise bu özelliğiyle de Ermeni mimari tarihi içinde eşsiz bir konuma sahiptir.


Tarihçi Anne R. Redgate, 'The Armenians' adlı kitabında, Ermeni Kralı Gagik'in bu kiliseyi yaptırmak için bütün civar medeniyetlerin saraylarından mimar ve ustalar getirdiğini yazıyor. (Redgate, bu sebeple Akdamar Kilisesi'nde Bizans, Sasani, Abbasi ve Türk mimari izlerinin de bulunduğunu vurguluyor.)


                                                                                                                           
Van'dan Gevaş yaklaşık 30 km uzaklıkta. Gevaş'a geldiğinizde Akdamar Adası'na geçmek için küçük tekneler mevcut. Havaların iyi olması halinde 15 dakika arayla adaya tekne seferleri düzenleniyor. Bu konuda bizim şansımız hiç iyi gitmedi ve hava bi hayli soğuktu ve maalesef tekneler yeterli yolcu kapasitesine ulaşmadığı için sefer yapamadı. Biz de Akdamar Adasını ve Kilisesini karşıdan görmekle yetinebildik.. :(

Gevaş'tan çıktıktan sonra bugünkü gezimizin son durağı olan "Van Kalesi"ne doğru yola çıkıyoruz. Van Kalesi zaten şehir merkezine çok yakın ve Van'a geldiğinizde kesinlikle gidilmesi gereken bir yer.
Van Kalesi, Urartu Krallığı tarafından kütle halindeki taştan yaptırılan ve Urartu başşehri Tuşpa'yı kuş bakışı gören bir istihkam yapıdır. Van Gölü kıyısında olup, Van şehrine 5 km uzaklıkta bulunan bu kale sarp bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Yapı 1800 m uzunluğunda, 120 m genişliğinde ve 80 m yüksekliğindedir. Kale MÖ 9. yüzyılda Lutipri'nin oğlu Sarduri tarafından MÖ 840-MÖ 825 tarihleri arasında kurulmuştur. Çok sayıdaki bu tür istihkamlara şimdiki Ermenistan, Türkiye v İran'da rastlanır. Genellikle bu tür yapılar yeryüzüne çıkmış kayalarda ve yamaçların içinde yapılır. Bu tür kaleler genellikle yabancı ordulara karşı koymak için değil, bölge kontrolü için kullanılır. Van şehri eteklerindeki bu yapının harabeleri onun duvarlarının Orta Çağda yapıldığını destekler.

Kaleye çıkış biraz yorucu diyebiliriz. İlk başlarda ben burayı bir nefeste çıkarım diyorsunuz ama biraz zaman geçince fotoğraf çekme bahanesiyle kendinize ufak molalar yapmak zorunda kalıyorsunuz.
Yukarı çıktıkça manzara da güzelleşiyor. Van Kalesinden bütün şehri ve gölün uçsuz bucaksız olduğunu görebiliyorsunuz.
Kalenin en üst zirve noktasında ise halen aktif durumda olan bir camii var ve müthiş bir konuma sahip. Burada göle ya da şehre arkanızı verip çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.



                                                                                                                                       
Kale gezimizi de tamamladıktan sonra artık geri dönüşe geçme zamanımız geliyor. Hava yavaş yavaş kararıyor ve Gülperi ile vedalaşıp ayrılıyoruz. Akşam olduğunda Erciş'e geri dönüyor ve günün yorgunluğunu yine otelde atıyoruz.
***
Son günümüzü Erciş'te geçiriyoruz. Depremden sonra aslında buranın pek keyfi kalmamış. Üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen depremin izleri hala mevcut. Yıkık ve çatlak binalar, yıkılan binaların yarattığı boşluklar hala doldurulamamış. Bugünümüzü genelde alışveriş ile geçiriyoruz. Erciş'in çarşısında gezerken bir de ne görelim ;Fenerbahçe Çay Evi!
Beni tanıyanlar ne kadar iyi bir Fenerbahçeli olduğumu bilir. Burayı görür görmez içim kıpır kıpır oldu ve hemen burada bir çay içmem gerekti.. :) İstanbul'dan bu kadar uzakta Fenerbahçe sevgisinin bu kadar güzel yaşatılması çok hoşuma gitti ve anladım ki Fenerbahçe seviliyor Erciş'te..
Akşam saatlerinde artık kardeşimle ayrılış vaktimiz geliyor. Onu birliğine teslim ediyoruz, biz de otelimize geri dönüyoruz. Ertesi gün de İstanbul'a yolculuk var.. Güzel bir doğu gezintisinden sonra kürkçü dükkanına geri dönüyoruz..


Ercis-Fenerbahce-Caner-Celik
Erciş'ten Sevgilerle..

Van ziyaretimiz boyunca bizleri yalnız bırakmayan, bize rehberlik yaparak daha keyifli zaman geçirmemizi sağlayan değerli arkadaşım Gülperi ÖZGÖKÇE'ye, Havaalanı transferlerimi ve araç kiralama konusunda bizlere çok yardımcı olan ve bölge hakkında çok yararlı bilgiler veren Naim Turizm Seyahat Acentası sahibi Kadir abiye ve bizlere her konuda yardımcı olan Erciş esnafına teşekkür ederim..

Caner ÇELİK
28.10.2013

Fotoğraflar : Gülperi ÖZGÖKÇE, Caner ÇELİK
Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Gezilerim sırasında anlık paylaşımlarımı yazılardan önce İnstagram'dan yapıyorum. Dilerseniz İnstagram Hesabımı takip edebilirsiniz. Ayrıca Facebook Sayfamdan da paylaşımlarımı takip edebilirsiniz.

Yazı hakkındaki fikir ve görüşlerinizi yazının altına yorum yaparak paylaşırsanız çok sevinirim. Ayrıca bölgeye gezi planı yapacaklar sorularını paylaşabilirler. Elimden geldiğince yardımcı olmaktan zevk duyarım. Beğendiğiniz yazıları lütfen sosyal medya hesaplarınızda paylaşınız. Teşekkürler :)

Bu yazıda ÇVan Gezilecek Yerler, Van Görülecek Yerler, Van Turistik Yerler, Van Gezi Rehberi, Van Rehberi, Van Tarihi Yerler, Erciş Gezi Rehberi, Erciş Gezilecek Yerler, Erciş Görülecek Yerler, Van Gezi Notları, Van Akdamar Kilisesi Van Akdamar Adası, Akdamar Adası Tarihi, Akdamar Adası Bilgi, Ahtamara, Erciş Otelleri, Van Otelleri  konularına yer verdik. Umarım beğenmişsinizdir.

Bütün Gezi Yazılarım

Takip İçin
   
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

Çıktım Belen Kahvesi'ne Baktım Ovaya

               
Hepimizin bildiği ve belkide defalarca duygulu bir şekilde söylediğimiz ünlü "Ormancı" türküsü.. Muğla'nın sevimli Çaybükü Köyü'nün yürek burkan hikayesidir bu türkü.. ve bu yürek burkan hikayenin ev sahibidir "Belen Kahvesi".. Bu hikayeyi yazının sonunda sizlerle paylaşacağım.

Yıllardır gittiğim Ege yolculuklarında hep o 'Belen Kahvesi' tabelasını görüp merak ederdim. Ana yoldan 8 kilometre içeri giremedim hiç. Her geçişimde oradan acaba ne zaman Belen Kahvesi'ne çıkıp o ovaya bakacağım diye sorardım kendime. İşte oraya çıkmak bu yaz sonu kısmet oldu.
Muğla - Yatağan yolu istikametinde Bayır köyünü geçtikten hemen sonra Belen Kahvesi 8 km yazılı bir tabela görünür. Bu tabeladan içeri doğru girdiğinizde ilk önce düz bir köy yolunda ilerlersiniz ve sonrasında Bahçeyaka köyüne ulaşırsınız. Köy içinden Belen Kahvesi tabelalarını takip ederek ilerlediğinizde sizi virajlı bir yol karşılar. Bu yoldan ilerlediğinizde Çaybükü köyüne ulaşırsınız.


Belen Kahvesi bu köyü tepeden gören manzaralı bir noktaya kurulmuş. Arabalarıyla gelenler için geniş bir otopark mevcut ve buradan kahveye yaklaşık 3-4 dakika yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Bu yürüyüş esnasında sizleri köyün sakinleri karşılıyor ve açtıkları tezgahlardan hediyelik eşya ve çeşitli baharatlar başta olmak üzere birçok şey satın alabilmeniz mümkün.


Belen Kahvesi'ne geldiğinizde buranın otantik ortamına hemen kaptırıyorsunuz kendinizi.. Buranın harika manzarasından o ovaya bakarken kahvenizi yudumlamak çok büyük bir keyif.. Ayrıca burası türkünün hikayesini de içinde yaşatıyor insana.. Kahvenin içerisindeki maketler ve Ormancı türküsünün baş kahramanlarının tanıtıldığı tablolara bakarken geçmişe dalıp gidiyorsunuz..


                                                                                                                                          
Tabi bu hikayeye dalıp giderken maket amcaların Dama oyununa da ortak oluyoruz.. :) Aslında bu orjinal bir fikir değil, buraya gelen herkes hemen hemen aynı şeyleri yapıyor.. :)
Belen Kahvesiyle alakalı diğer bir komedi ise buraya herkes kapıdan girer girmez "Çıktım Belen Kahvesineeee" diye türküyü söylemeye başlıyor. Yani Kahve'de geçirdiğiniz süre boyunca bu türküyü farklı ağızlardan onlarca defa dinleyebilirsiniz. Hatta siz de ara ara farkında olmadan türküyü söylemeye başlayabilirsiniz.. :)
Dönelim yine konumuza.. Belen Kahvesi şu an özel bir işletme olarak hizmet veriyor. Gözleme çeşitleri bol ve çok lezzetli.. Kahvesi ve çayı müthiş.. Hele bir tostu var ki.. Hayatımda yediğim en lezzetli tostu burada yedim desem inanın abartmış olmam.. Üstelik fiyatlar da gayet uygun. Yani burası ticari bir işletmeden daha çok gerçekten bu hikayenin anısına saygı duyularak işletiliyor.
Çıkmışken Belen Kahvesine ovaya bakmadan olur mu? O ovanın manzarası eşliğinde yiyoruz gözlememizi, tostumuzu ve içiyoruz tavşan kanı çaylarımızı.. Hava da yavaştan kararmaya başlıyor. Köy yolunun aydınlatması olmadığından karanlığa kalmak pek istemiyoruz ve ayrılıyoruz bu güzel otantik mekandan..
Rotamız Didim..

ORMANCI TÜRKÜSÜ HİKAYESİ

Muğla'nın Yatağan ilçesine bağlı Gevenes köyünde (günümüzdeki adı Çaybükü) Mustafa Şahbudak adın da, 1922 yılında bir efe doğar. Babası ağadır, dolayısıyla Mustafa da bir ağa çocuğudur. Mustafa hiddetli bir kişiliğe sahiptir. Köy Muhtarı Tevfik Cezayirli en yakın canciğer arkadaşıdır. Herkes bu ikilinin arkadaşlığına gıpta ile bakar Neredeyse her akşam köy kahvesinde bu iki arkadaş dama maçı düzenlerler iddialı ve dostça yapılan bu karşılaşmalar, kahvedekiler tarafından ilgi ile izlenir. Çünkü bu olayların mükafatını, izleyiciler almaktadır. 1946 yılı, Temmuz ayının sıcak bir gününde bu arkadaşlığa kan damlar, öfke seli karışır. Uğursu hadise cezaevinde sonuçlanarak, elli beş yıldır söylenegelen bir drama dönüşür.Sıcak bir temmuz günü Mustafa Şahbudak, her zamanki gibi yine köy kahvesi ne gider. O sırada kahveye Muhtar Tevfik Cezayirli'yi görmeğe, Yatağan ilçe Milli Eğitim Müfettişi ile tahsildar gelmiştir. Muhtar olmadığı için misafirleri her zaman olduğu gibi, Mustafa Şahbudak ağırlama görevini üstlenir. İki misafiri alıp yemeğe götürür. Döndüklerinde Muhtar'ı kendilerini bekler görürler. O gün iki misafirden izin isteyip, yine dama tahtasının başına otururlar. Oyunun yarısında orman memuru, Mehmet İn, çıkagelir. Mehmet, sarhoştur. Bir gün önce, komşu olan Çiftlik köyünde yangın olmuştur. 1946 seçimlerinin evrakları Yatağan'a gönderilecektir. Seçim evrakını Yatağan'a, köy bekçisinin götürmesi zorunludur. Ormancı ise, yangın evrakının bir an önce ilçeye götürülmesi için, bekçiyi Muhtar'dan ister. Muhtar:
-Olmaz, daha acil olan seçim sonuçlarının ulaştırılması gerekiyor. Bekçiyi gönderemem der. Bunun üzerine Ormancı ile Muhtar arasında, bir tartışma başlar. Muhtar en sonunda:
-Ayıp ediyorsun Mehmet, bize müsaade et, der.

Ormancı kahveye girip tekrar geri döner, gelir. Dama masasını bir yumrukta darmadağın eder. Mustafa Şahbudak, bu davranışa tahammül edemez ve Ormancı'ya bir tokat atar. Olayın büyüyeceğini anlayan köylüler, adamı alıp sakinleşmesi için kahvenin arka tarafına götürürler. Ormancı oradan bağırarak küfürler savurmaktadır. Küfürler Mustafa Şahbudak'ın tahammül sınırını daha da zorlar. Yerinden kalkar, Ormancı'nın üzerine yürür. Ormancı Mehmet'in, kamasını çıkarıp Mustafa Şahbudak'ın sol kolunun pazısından yaralar. O zaman, Mustafa Şahbudak Ormancıyı korkutmak için, belindeki tabancayı çıkarır, yere doğru ateş eder. İşte ne olursa, o an olur!

Muhtar, Ormancı'nın ikinci kez kama vurmaması için elini tutar. Fakat, Mustafa Bey tetiği çoktan çekmiştir... Ormancı bunun üzerine kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak kaçmasın diye, bir el daha ateş eder. Bu ateş de öldürmek için değil, kaçmasına engel olmak içindir. ikinci atış üzerine Mehmet in, yere düşer.

Arka cebinde tabaka olduğu için, ona hiç bir şey olmaz. Bu arada ne yazık ki, Mustafa Şahbudak, kaza kurşunu ile dostu Tevfik'i vurur. O günlerin imkansızlıkları içerisinde Tevfik'i, tahta bir sal üzerinde Muğla devlet hastahanesine götürürler. Tevfik, çok kan kaybetmektedir. Mustafa, Doktor Veli Bey'e:

Babamın selamı var, bu adamı iyileştir. der.
Veli Bey:
-O ölecek, önce senin kolunu saralım. der. O sırada Tevfik eliyle işaret edip Mustafa'yı yanına çağırarak:
-Ben ölüyorum hakkını helal et. der.
Mustafa:
-Hayır, sen ölmeyeceksin! derken ağlamaya başlar. Aslında orada herkes efelerin ağlamadığını bilir. Ancak Mustafa, arkadaşının bu durumuna dayanamamıştır.

Gerçekten de biraz sonra Tevfik, hayata gözlerini kapar. Mustafa, en yakın arkadaşını öldürdüğü için polise teslim olur, Bu olay üzerine dört yıl ceza yer. Ceza. evindeyken her gece Tevfik rüyasına girer. Ancak Ormancı'ya kini gittikçe artar. Bu acı olaydan sonra köyde kalamayacağını anlayan Ormancı, tayin ister. Kavaklıdere Orman Müdürlüğüne atanır. Aslen Marmarislidir. Emekliliğinden sonra oraya yerleşir. Doksanlı yılların başında, kendi memleketi olan Marmaris'te ölür.
Mustafa Şahbudak cezaevinden çıktıktan sonra, anılarla dolu o köyde yaşayamayacağını anlayıp, Muğla merkeze yerleşir.

Çok sevdiği, günlerini birlikte geçirdiği arkadaşını Muhtar Tevfik Cezayirli'yi tek kurşunla öldürdüğünde arkada yirmi beş yaşında bir eş ve üç çocuk bırakır. Muhtar'ın eşi Pembe, bu acıya dayanamayınca birkaç yıl sonra aklı dengesini yitirir. Oğlanın biri İzmir'e yerleşir. Diğer oğlanla kız, köyde evlenirler ve hayatlarını orada sürdürmeye devam etmekteler.

Yıllardır her şeyi unutmaya çalışan Mustafa'ya bir gün arkadaşları, Tahir Usta adında bir değirmenciden bahsederler. Bu değirmenci, annesinin akrabasıdır. Değirmenci Tahir Usta aynı zamanda türkü de bestelemektedir. İşte Gevenes köyünde yaşanan bu acı olay da bu kişi tarafından bestelenmiştir. Düğünlerde okunan, herkesin diline düşen türkü ''Ormancıdır.'' Bir gün, radyodan duyduğu bu türkü ile unutmak istediği olayları, tekrar yaşar gibi olur. Radyoyu kapatır, bu türküden çok incinmiştir.

Ormancı türküde Ormancı adı ile, Mustafa Şahbudak ise ''Bay Mustafa" adı ile yer almıştır.

Ormancı Mehmet'in bir anlık sarhoşluğunun musibetini, yıllarca pişmanlık duyarak ve memleketinde barınamayarak ödedi demek yanlış olur. Çünkü o türkü yaşadığı müddetçe kötü adam olarak anılacaktır ve tarihe öyle geçecektir.

ORMANCI TÜRKÜSÜ
Çıktım Belen kahvesine baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı, dam oynamaya,
Ormancı da gelir gelmez, yıkar masayı,
Söz dinlemez Ormancı, çekmiş kafayı
Aman Ormancı, canım Ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

Gevenes' in ortasında, değirmen döner,
Değirmenin suları, dağından iner,
Ormancı'ya atılan kurşun, Tevfik' e döner,
Tevfik' in feryatları, yürekler deler,
Aman Ormancı, canım Ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

Gevenes' in suları hoştur içmeye,
Üstünde köprüsü var, gelip geçmeye,
Tevfik' imi vurdular, hiç mi hiç yere,
Yazık ettin Ormancı, köyün iki gencine
Aman Ormancı, canım Ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

Caner ÇELİK
Fotoğraflar : Caner ÇELİK, Süleyman BAŞTOR, Ebru BAYKAL
01.10.2013

Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Gezilerim sırasında anlık paylaşımlarımı yazılardan önce İnstagram'dan yapıyorum. Dilerseniz İnstagram Hesabımı takip edebilirsiniz. Ayrıca Facebook Sayfamdan da paylaşımlarımı takip edebilirsiniz.

Yazı hakkındaki fikir ve görüşlerinizi yazının altına yorum yaparak paylaşırsanız çok sevinirim. Ayrıca bölgeye gezi planı yapacaklar sorularını paylaşabilirler. Elimden geldiğince yardımcı olmaktan zevk duyarım. Beğendiğiniz yazıları lütfen sosyal medya hesaplarınızda paylaşınız. Teşekkürler :)

Bu yazıda Ormancı Türküsü, Ormancı Türküsü Sözleri, Ormancı Türküsü Hikayesi, Ormancı Türküsü Nerede Geçer, Ormancı Türküsü Muğla, Aman Ormancı Türküsü, Belen Kahvesi, Belen Kahvesi Nerede, Çıktım Belen Kahvesi'ne Baktım Ovaya, Belen Kahvesi Nasıl Gidilir, Belen Kahvesi Muğla'dan kaç km   konularına yer verdik. Umarım beğenmişsinizdir.

Bütün Gezi Yazılarım

Takip İçin
   
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

Bir Osmanlı Başkenti 'Edirne'

Edirne-Gezilecek-Yerler              
Bugün yine miniklerimizle birlikte yaptığımız Edirne gezisini yazıyorum sizlere. Osmanlı Devleti'ne tam 88 yıl (1365-1453) başkentlik yapmış Edirne, İstanbul'un fethiyle birlikte İstanbul'un başkent olmasıyla değerini yitirmiştir. Edirne Sarayı ise gözden düşen sultanların sürgüne gönderildiği bir yer haline gelmiştir. Fakat Edirne'nin önemi 1.Balkan ve 2.Balkan savaşlarında da büyüktür. Şehirde özellikle Osmanlı dönemine ait birçok eser bulunmaktadır..

***

Miniklerimizle birlikte yapacağımız günübirlik Edirne Gezimiz için sabahın erken saatlerinde İstanbul'dan çıkıyoruz yola. Yaklaşık 3 saat süren yolculuğumuzun ardından Edirne'ye varıyoruz. Edirne'de ilk durağımız Şükrü Paşa (Bey) Anıtı..

Şükrü Paşa Anıtı - Balkan Savaşı Müzesi


Şükrü Paşa, Balkan Savaşı'nın kahramanlarındandır. Savaş sırasında yokluk içinde Edirne'yi savunan Paşa, Kıyık Tabyasında şehit düşmüştür ve buraya kendisine bir anıt yapılmıştır. Edirne halkının Balkan Savaşı sırasında topladığı eşyalardan burada ufak bir Balkan Savaşı Müzesi oluşturulmuştur. 

Şükrü Paşa çok onurlu bir askerdir ve anıtının arkasındaki büyük kitabede şunlar yazmaktadır ;
"Düşman hatları geçtikten sonra ölürsem kendimi şehit olarak kabul etmiyorum. Beni mezara koymayın. Etimi itler ve kuşlar çeke çeke yesinler. Fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam kefenim, lifim, sabunum, çantamdadır. Beni bu mahale gömeceksiniz ve gelen nesiller üzerime bir abide dikeceklerdir"

Sukru-Pasa-Aniti-Yaziti-Edirne
Balkan,Savasi-Muzesi1
Balkan-Savasi-Muzesi2

Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Müzesi gezimizi yaptıktan sonraki durağımız Saray ve II.Beyazıt Külliyesi...

Yeni Saray (Saray-ı Cedid)

Edirne-Sarayi-Kalintilari-Yeni-Saray
                       
Edirne Sarayı Sultan II.Murad döneminde 3 milyon metrekare alan üzerine yapımına başlanmış, II.Murad'ın 1451 yılında ölümünün ardından oğlu Fatih Sultan Mehmed tarafından Mimar Şahabettin'e yaptırılarak tamamlanmıştır. 425 yıl süreyle tipik bir Osmanlı Sarayı olarak kullanılmıştır. Edirne Sarayından günümüze ancak sarayda bulunan birkaç bölümden kalıntılar ulaşmıştır.

Edirne-Fatih-Koprusu

Adalet Kasrı, bugün Edirne Sarayı'nın günümüze ulaşan tek yapısıdır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1561'de Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Zeminle birlikte 4 katlı olup, üst katında mermer fıskiyeli bir havuz bulunur. Divan-ı Humayun olarak kullanılmaktaydı.


Kırkpınar Ermeydanı

Edirne'nin en önemli organizasyonlarından biri olan meşhur Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin yapıldığı alandır Kırkpınar Ermeydanı.

İki yiğit çıkar meydane, ikisi de birbirinden merdane..

Kirkpinar-Ermeydani            
II.Beyazıt Külliyesi


Edirne gezimizde sırada II.Beyazıd Külliyesi var. Sultan II.Beyazıt tarafından 1488 yılında yaptırılmıştır. II.Beyazıt Külliyesi bir Osmanlı Darüşşafası'dır ve günümüzde Sağlık Müzesi olarak hazırlanmıştır. Günümüzde Osmanlı Darrüşşifasını ülkemizde yaşatan tek müzedir.

Bu külliyenin şifahanesinde hastalara bakılmış, medresesinde öğrenciler yetiştirilmiş, camiisinde ibadetler yapılmış, tabhanesinde misafirler ağırlanmış, aşhanesinde fakir fukaralar doyurulmuştur. Burada yıllarca musikinin ve su sesinin huzur verici sesi taş duvarlarda yankılanarak şifaya dönüşmüştür. İbni Sina'dan Farabi'ye; Selçuklulardan Osmanlılara uzanan köklü bir müzik terapisi anlayışı, fiziksel ve ruhsal hastalıkların tedavisi başarıyla uygulanmıştır.

2-Beyazit-Kulliyesi-Musiki-ile-Tedavi-Yontemi
               
II.Beyazıd Külliyesinin ardından Meriç Nehri'nin karşı kıyısında meşhur Lalezar Restaurant'da öğle yemeği yemeye gidiyoruz. Menüde meşhur Edirne Tava Ciğeri var fakar ben ciğer yemediğim için bu menü bana hiç cazip gelmiyor ben burada genelde köfte yemeği tercih ediyorum.

Herkesin klasik "bu çok değişik bildiğin ciğer gibi değil" cümlesini 743902 defa duymama rağmen ciğer kokusundan hiç haz etmiyorum.. Bu konuda Edirne'den ve Edirneli dostlardan affımı rica ediyorum.. :)          

Meriç nehri büyük bir kısmında Türkiye ve Yunanistan'ı ayıran sınırı oluşturuyor. Fakat tek bir yerde tamamı Türkiye sınırları içerisinde, orası da Karaağaç, yani tam burası..

Meric-Koprusu-Meric-Nehri
Meric-Koprusu-Meric-Nehri

Jandarma Şehitliği

Karaağaç'a doğru giden yemyeşil ve dümdüz bir cadde bulunur. Bu caddenin ismi Lozan Caddesi'dir. Bu cadde üzerinde Bulgar işgali sırasında şehit olan 9 kahraman Jandarma askerinin kahraman öyküsünün anlatıldığı şehitliği bulunmaktadır.

26 Mart 1913 günü bu bölgede "Kara Gün" olarak anılır. Edirne teslim olmuştur. Ama burada düşmanı bekleyen 9 kahraman jandarma askeri komutanlarından yeni emir alana kadar savunmaya devam ederler. Teslim haberlerine aldırmayarak kahramanca savaşırlar ve şehit olurlar. Bu anıt ise 1915 yılında onların anısına tam buraya dikilmiştir.

Jandarma-Sehitligi-Karaagac        

Karaağaç

Lozan-Caddesi-Lozan-Yolu-Karaagac
Karaagac-Edirne

Karaağaç, yemyeşil ağaçlarla kaplı harika bir kasaba.. Edirne'ye çok yakın olmasıyla birlikte buraya geldiğinizde sanki farkı bir boyuta geçmiş gibi oluyorsunuz. Mis gibi havasının yanısıra son yıllarda ardı ardına açılan cafe ve barlar burayı küçük turistik bir kasaba haline getirmiş.

Lozan Barış Anıtı

1920-1923 yılları arasında Yunan işgalinde kalan Karaağaç, Lozan Barış Antlaşması ile birlikte savaş tazminatı olarak Türkiye'ye verilmiştir. Bunun anısına Karaağaç'ın içerisinde bir Lozan Barış Anıtı bulunmaktadır. Bu anıt ülkemizin bu antlaşmada kazandığı diplomatik zaferi temsil etmektedir. Aynı zamanda Anıtın sol tarafında bir de Lozan Antlaşması'nı imzalayan İsmet İnönü'nün büstü bulunmaktadır.



Lozan Anıtının Anlamı Nedir?

Lozan Anıtı üç uzun sütundan oluşmaktadır. Bu sütunlardan en uzunu 36.45 metre olup Anadolu'yu simgelemektedir. İkincisi ise 31.95 metre uzunluğundadır ve Trakya'yı sembolize etmektedir. Üçüncüsü ise 17.45 metre uzunluğunda olup Karağaç'ı simgelemektedir.

Anıt'ın ortasındaki yuvarlak beton çember birlik ve beraberliği, ortadaki genç kız figürü estetik, zerafet ve hukuku, kızın elindeki güvercin barış ve demokrasiyi, diğer elindeki belge de Lozan Antlaşmasını sembolize etmektedir.

Soldaki fotoğraftaki bizler ise bu güzel ve anlamlı anıtın önünde dostluğu ve kardeşliği sembolize etmekteyiz.. nasıl bağladım ama.. :)

Değerli Burç İnan ve Fatih Durkaya dostlarıma sevgilerimle..

***

Karaağaç Tren İstasyonu

Lozan Barış Anıtının çok çok yakınında bulunan Karaağaç Tren İstasyonu'na geliyor sıra.. Burası uzun bir dönem Edirne tren istasyonu olarak kullanılmış ve bu yıllarda Karaağaç'a büyük bir hareket getirmiş. Sonraları tren yolunun Yunanistan sınırları içerine çekilmesiyle birlikte bu istasyon kapatılmış fakat buranın simgesi olarak korumaya alınmıştır. Burada bir de hatıra treni bulunuyor...

Karaagac-Tren-istasyonu


Karaağaç Tran İstasyonu gezimizin ardından Karağaç Sınır Kapısına gidiyoruz. Burada Yunanistan'a açılan kapımıza gelip Yunanistan'ı bi görüp öyle dönelim diyoruz.. Burada Burç abimle bir Yunanistan Hatırası yapıp, yunan askerlerine uzaktan lazer tutan zıpır miniklerimizin yanına koşturuyoruz.. :)

Ülkeler arası diplomatik krize yol açmamak için derhal buradan uzaklaşıyoruz.. :)




Üç Şerefeli Camii


Uc-Serefeli-Camii-Edirne

Sultan II.Murat tarafından 1437 yılında yaptırılan Selimiye Cami'nin çok yakınında bulunan ünlü bir Osmanlı eseridir. Dikdörtgen bir yapıda bulunan geniş bir avlusu ve girişi vardır. Diğer camiilere göre farklı minarelerinin üzerindeki farklı işlemelerle ünlüdür. 4 adet minaresi bulunur, minarelerinden biri diğerlerinden daha uzundur ve bu minarede 3 adet şerefe bulunmaktadır. Bu 3 şerefe ise camii'ye ismini verir.
İnanılmaz güzel akustiği olan ve insana çok farklı bir huzur veren çok değişik bir yapı. Buraya geldiğinizde diğer yerlerden çok farklı şeyler hissedeceğinize eminim. Kesinlikle gidilmeli, görülmeli ve hissedilmeli.. :)

Selimiye Camii

Edirne gezimizin sonlarına doğru yaklaşırken geliyoruz Edirne'deki en önemli ve son durağımız olan Selimiye Camii'ne..

Selimiye-Camii-Avlusu

Selimiye Camii, Osmanlı Sultanı II.Selim tarafından 1575 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Mimar Sinan'ın 90 yaşında yaptığı ve "Ustalık Eserim" dediği Osmanlı'nın ve Mimar Sinan'ın en önemli eserleri arasında bilinmektedir.

Camii'nin Edirne'ye yapılmasının nedeni o dönem İstanbul'da büyük bir camii'ye ihtiyaç duyulmadığı, Edirne'nin Rumeli'deki Osmanlı egemenliğinin merkezi olduğu ve Selim'in küçüklük döneminden beri bu şehri çok sevmesi olarak gösterilmektedir.


Böylesine büyük  kutsal mekanlar her zman ilgimi çekmiştir. Buralarda çok mistik bir hava oluyor ve bu beni çok heyecanlandırıyor. Selimiye Camii'nin içerisine girdiğimde de hayran kaldım. Özellikle yuvarlak şekilde planlanmış sütunların üzerindeki yarım daire detayları ve caminin kubbesi harika... 

         
Selimiye Camii'nin en ünlü özelliklerinden biri de caminin müezzin kısmının mermer ayaklarının birinin altında bulunan ters lale motifi.


Selimiye Camii Ters Lale Motifinin Sırrı Nedir?                                       

Rivayete göre Selimiye Cammi'nin üzerinde bulunduğu alanda önceden lale bahçesi bulunuyormuş. Bu lale bahçesinin sahibi kadın önceleri buraya cami yapılması için izin vermemiş ve arsasını satmamış. En sonunda Mimar Sinan'a cami içerisinde bir lale motifi yapar ise arsasını satacağını söylemiş. Bunun üzerine arsa sahibi kadının yaptığı terslik üzerine Mimar Sinan buraya ters bir lale motifi yapmış. Ayrıca Selimiye Camii içerisindeki çinilerde, bu ters lale haricinde 100 adet lale motifi kullanılmıştır.

***

Selimiye Camii gezimiz ile birlikte Edirne'deki turumuzu bitiriyor ve İstanbul'a geri dönüş yolculuğuna başlıyoruz.

Edirne Şehir Gezisi Rotamız (17 Km)
Parkur Detayı İçin Tıklayınız

Powered by Wikiloc
                           


Edirne'den Sevgilerle...

Caner ÇELİK

Fotoğraflar :
Caner ÇELİK - Burç İNAN - Fatih DURKAYA

Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Gezilerim sırasında anlık paylaşımlarımı yazılardan önce İnstagram'dan yapıyorum. Dilerseniz İnstagram Hesabımı takip edebilirsiniz. Ayrıca Facebook Sayfamdan da paylaşımlarımı takip edebilirsiniz.

Yazı hakkındaki fikir ve görüşlerinizi yazının altına yorum yaparak paylaşırsanız çok sevinirim. Ayrıca bölgeye gezi planı yapacaklar sorularını paylaşabilirler. Elimden geldiğince yardımcı olmaktan zevk duyarım. Beğendiğiniz yazıları lütfen sosyal medya hesaplarınızda paylaşınız. Teşekkürler :)

Bu yazıda Edirne Gezilecek Yerler, Edirne Görülecek Yerler, Edirne Gezi Rehberi, Edirne Gezi Notları, Edirne Seyahati, Edirne gezi Yazısı, Edirne'de Nereye Gidilir, Edirne'de Neresi Gezilir, Edirne Selimiye Camii, Selimiye Camii Ters Lale, Edirne Karaağaç, Edirne Sarayı, Edirne Sarayı Nerede,  Osmanlı Eski Sarayı konularına yer verdik umarım beğenmişsinizdir.

Bütün Gezi Yazılarım

Takip İçin
   
Bu Yazıyı Paylaş:  Facebook Twitter Google+

En Çok Okunanlar